Balat’ta bulunan Demir Kilise sahilde bütün ihtişamı ile yükseliyor. Yıllardır kaderine terk edilmiş olan bu yapı, Ocak 2018’de restore edilip ziyarete açıldı. Kendi şehrinde turist olmak isteyen İstanbullular ile, şehri ziyaret eden gerçek turistler için mutlaka görülmesi gereken yerler arasında!
Demir Kilise’nin Tarihi
Demir Kilise’ye gitmeden önce tarihine kısaca göz atarsanız, bu gezi sizin için de daha anlamlı olacaktır. Parçaları yerine oturtmak için zamanda biraz geriye gidelim şimdi…
Sveti Stefan’ın Hikayesi
Demir Kilise, aynı zamanda Stevi Stefan (Свети Стефан – Stefan Kilisesi) olarak da anılıyor.
Stefan kelimesi, Yunanca’daki Stéphanos (Στέφανος) sözcüğünden geliyor ve “ödül, onur” anlamını taşıyor. Hristiyanlık inancında bu adı taşıyan bir de aziz var. Aziz Stefan’ın önemi büyük… Kendisi bu din uğruna canını veren ilk insanlar arasında anılıyor. MS 35 yılında hayatını kaybettiği düşünülüyor.
Aziz Stefan’dan Prens Stefan’a gidelim şimdi… Prens Stefan Bogoridi, Bulgaristan kökenli bir Osmanlı devlet görevlisi. Hem orduda yer almış, hem de yöneticilik yapmış biri. Tanzimat Dönemi’nde önemli rol oynamış paşalardan. Sultan Abdülmecit’in izni ile Fener’deki evini Bulgar Ortodoks Kilisesi yapılması için bağışlar. Onun anısına, kilisenin adı Aziz Stefan Kilisesi olur. Başlangıçta bu yapı, Papaz Evi olarak geçmektedir. Resmi bir kilise mantığında değildir.
Bir Yangının Külleri
Demir Kilise ilk inşaa edildiği dönemde henüz demir değil! İlk olarak ahşaptan bir bina var yerinde. 28 Şubat 1870 tarihli bir fermanla papaz evi / kilise olarak kullanılan eski bir ev… Dönemin tüm ahşap evleri gibi, bir yangın sonrası büyük hasar alır. Geriye sadece, sağlam dursun diye yapılan demir iskeleti kalır.
Dönemin padişahı değişmiştir, artık tahtta Abdülaziz vardır. Yangın sonrası kiliselerini yenilemek isteyen Bulgar toplumu, aynı zamanda Fener Patrikhanesi’nden tamamen ayrılıp bağımsız omak isterler. Bir rivayete göre, Padişah Abdülaziz Rumlarla arasının bozulmasını istemez.
İşte tam da burada tarih yerini rivayete bırakıyor. Padişah Abdülaziz, kilisenin inşaası için çok kısa bir süre verir. Kimi kaynaklarda bir, kimi kaynaklarda ise üç ay verdiği yazılı. Sayı kaç olursa olsun, özünde kısa bir sürenin inşaat için yetmeyeceği düşüncesi vardır.
Küllerden Doğuş
Kendi kiliselerini kurmak, Stefan Bogoridi’nin vasiyet ettiği gibi kendi dillerinde ibadet etmek isteyen Bulgarlar, yaratıcı bir çözüm aramaya başlarlar. Yeni kilisenin planı, Ermeni kökenli Osmanlı mimarlarından Hovsep Aznavur tarafından tasarlanır. Kilisenin inşaası içinse Avusturyalı bir şirket olan R. Ph. Waagner ile anlaşılır.
Prefabrik İnşaat
Viyana’da üretilen 500 ton ağırlığındaki yapı malzemeleri, Tuna Nehri ve Karadeniz üzerinden İstanbul’a getirilir ve Balat’ta birleştirilir. Bulgarların Demir Kilise’ye kavuşması 1.5 yıllık bir süre alır. Sağlamlığının arttırılması için, Brezilya’dan özel olarak getirilen ve suyun içinde yaşayabilen ağaçlardan yapılmış kazıklar kullanılır.
Dönemin değişen şartlarında, Bulgarlar Fener Rum Patrikhanesi’nden ayrılır ve bağımsız bir cemaat olurlar.
Demir Kilise Neden Önemli?
19. yüzyıl, demirden yapılmış kiliselere sıkça rastlanan bir dönem. Örneğin Eiffel Kulesi’nin mimarı Gustave Eiffel’in, Filipinler ve Peru’da kullanılmak üzere demir kiliseler yapar ve gönderir. Ancak bu tarzda yapılmış kiliselerden günümüze sadece Stevi Stefan kalmış.
Demir Kilise, sadece Osmanlı İmparatorluğu’nun, veya Balat semtinin tarihi için değil, aynı zamanda Bulgaristan için de önemli. Kilisenin, Osmanlı altında yaşayan Bulgarların, kültürel ve dini bilinçlerini inşaasında önemli bir yeri olduğu savunuluyor.
Demir Kilise’nin Mimarı Özellikleri
Balat’ın Demir Kilisesi, 500 ton ağırlığında demirden yapılmış. Mimarisinde Neo-Barok ve Neo-Gothik anlayışın izlerine rastlaman mümkün. Süslemeleri Claudius Vasilievich Lebedev isimli bir kilise ressamı tarafından çizilmiş. 400 kilo olduğu düşünülen çanları ise Rusya’da dökülüp getirilmiş.
Demir Kilise’nin üç adet kubbesi bulunmakta. Tüm kilise bir haç şeklinde. Dış süslemeri ise onu öteki kiliselerden ayıran en önemli özelliklerinden biri.
Demir Kilise’nin Yeniden Açılışı
Kaderine Terk Edilmiş Bir Güzellik
Bu kadar büyük emekle yapılan, bir ulusun kendini bulduğu yer olan Demir Kilise, zamanla yıpranır. Düzenli bakım yapılmadığı ve koruma için adım atılmadığı için demir yapının içinde korozyon meydana gelir. Haliç bölgesinde yapılan yol çalışmaları ile kilisenin içi şu almaya başlar. Tabanı çamurlaşır. Kilise yavaş yavaş denize doğru kaymaya başlar. Bunu önlemek için 2006 yılında kazıklar kullanılır. Kilise yok olmaktan kurtarılır. Kiliseyi kurtarma operasyonu başlar.
Bulgar cemaati kilisenin kurtarılması için belediyeye başvurur. Restorasyona izin çıkar, ancak bu sefer de mimar hayatını kaybeder. İhale yeniden açılır ve tamir süreci başlar.
Demir Kilise… Yeniden!
Tam dokuz yıl boyunca Demir Kilise’deki restorasyon çalışmaları devam eder. Sonunda 7 Ocak 2018 tarihinde kilise yeniden kullanıma açılır. Kilisenin restorasyonu 15 Milyon Türk Lirası’na mal olur.
Demir Kilise Ziyaret Saatleri
Demir Kilise, hafta içi ve hafta sonu 09.00 – 17.00 arası ziyaret edilebilir. Kiliseyi gördükten sonra, içinde yer alan sanat galerisine göz atmayı da unutmayın derim.
Demir Kilise’ye gidebilmek için Eminönü tarafından Haliç ve Balat istikametine giden otobüsleri kullanabilirsiniz.