Youtube’da bilgili ve ilginç videolar paylaşarak bizi etkili öğrenme, yaşam şekilleri konusunda sürekli aydınlatan Barış Özcan, etkili öğrenme sağlamak için yeni bir teknikle bizlerle: Feynman Tekniği!
Öğrenmek, bu hayatta kazanacağımız belkide en iyi alışkanlık o yüzden şu anda bir öğrenciyseniz ne mutlu size! Tek işiniz öğrenci olmak. İlerde başka şeyler yapmaya başlayınca bu özelliğinizi bu huyunuzu kaybetmemeye çalışın.
Peki iyi bir öğrenici olmanın sırrı nedir gerçekten de?
Öğretmen olmak…
Öğretmen olmak derken sadece bir meslek olarak öğretmenlikten bahsetmiyorum. Herhangi bir konuyu öğrenmeye çalışırken izlenebilecek bir yöntemden söz ediyorum.
Diyelim ki bir öğrencisiniz ve sınava hazırlanıyorsunuz veya bir çalışansınız, bir girişimcisiniz ve bir sunuma hazırlık yapıyorsunuz…
Öğrenmek istediğiniz o konuya nasıl hazırlanmak lazım? Nasıl ders çalışmak lazım asıl sorumuz bu. Bu soruya verilen cevap sadece üç kelimeden ibaret. Ünlü fizikçi Richard Feynman dört adımlı bir strateji öneriyor.
Ama bütün bunları açıklamadan önce nasıl çalışmamak gerektiği konusunda, Stanford Üniversitesi’nde bir öğrenme uzmanı olarak çalışan profesörün şu beş uyarısına kulak verelim;
- Altını çizme not al
Diyorki, satırların altını üstünü felan çizmeyi bırakın. Bu tümü ile bir zaman kaybı. Sırf altını çizdiğiniz için o konuyu öğrenmiş olmayacaksınız ki…
E peki ne yapalım?
Kitap okurken veya bir konuyu çalışırken, altını çizmeye değer bulduğunuz bir sözle ya da bir fikirler karşılaşırsanız, o fikri kendi sözlerinizle kendi düşüncelerinizi kullanarak tekrar ifade etmeye çalışın. Yani notlar çıkartın. Konuyu kendi hikayenizin bir parçası haline getirin
- Zor olduğunu bil!
Öğrencilerde genellikle şöyle bir yanlış kanı var. Eğer bir konuyu çalışırken zorlanıyorsam demekki o konuyu öğrenemiyorum. E tabi böyle düşününce hemen öyle bir zor konuyla karşılaştığında o konuları atlayıp ya da erteleyip, çalışılması kolay anlaşılabilen hemen öğrenilebilen konulara geçmeye çalışıyorlar. Yani bir anlamda potansiyellerini boşa harcıyorlar.
Oysa önce zor olandan başlamak lazım ve başlarken o konunun zor olduğunu bilerek ve kabullenerek. Çünkü, öğrenmek dediğimiz şey aslında o zorluklarla mücadele sırasında gerçekleşiyor.
- Kendini Sıkıştırma!
Son Ana Bırakma! Biliyorum bu teknik şe yarıyor. Son geceye kadar erteleyip son gece şöyle bir güzel yumulup derslerin üzerine çalıştıktan sonra ertesi günde hemen sınava girip, çok güzel notlar almak mümkün. Bunu benim de yaptığım oldu öğrencilik hayatımda. Ama son anda öğrendiğim o konuları artık hatırlamıyorum. Hayatıma pek de fazla birşey katmadı.
Çünkü o bilgiler sadece ezberlendi. Bilgisayarlardaki ram gibi geçici bir hafızaya kaydedildi ve kullanıldıktan hemen sonra çöpe atıldı. Bunun yerine aralıklarla, fasılalarla çalışmak çok daha doğru bir strateji. Evet, o araları verdiğimiz zaman belki de önceden öğrendiğimiz birtakım bilgileri yine unutacağız ve onları tekrar çalışmak zorunda kalacağız.
Ama işte bu tekrarlar sayesinde bir daha silinmemek üzere kalıcı belleğimize kaydedilmiş olacak. Yani hayatımızın, hikayemizin bir parçası haline gelecek. Özellikle de hoşuna gitmeyecek olan, geri bildirimlere güçlü olduğun tarafları zaten biliyorsun. Öğrenebilmek ve dolayısıyla gelişebilmek için zayıf olduğun tarafları da bilmen lazım.
- Israrcı Ol!
Benim kapasitem ancak bu kadar deme! Kimsenin zekası sabit değil geliştirilebilir, bir de ben sözelciyim, yok ben sayısalcıyım gibi ayırımları çokta fazla önemsememek lazım. Çünkü bir konuyu öğrenirken bizim zekamız kendisinin sözelci mi yoksa sayısalcı mı olduğunu pek de bilmez…
Bazı konularda daha çok zorlanır bazı konularda daha az. Siz bu zorluklara değil öğrenilecek konunun kendisine odaklanmaya çalışın. Merak etmeyin kapasiteniz ona da yeter,mesela ben sözel bir bölümden mezun oldum ama matematiğe de ilgim var fiziğe de. Hatta sözel konularda aldığım eğitimin sayısal konuları anlamak konusunda bana yardımcı olduğunu da söyleyebilirim, bunun tersi de mümkün…
Öğrenciyken özellikle matematik derslerinden sonra sınıftan çıkınca arkadaşlarla aramızda “ya bu konular bizim ne işimize yarayacak, biz sözelciyiz” gibi şeyler söylerdik ama çok sonraları en sözel konuyu bile çalışırken anladım ki pi (π)’yi bilmek, p ise q’yu da bilmek çok işe yarıyor.
Bir şeyi basit bir şekilde açıklayamıyorsan onu yeterince iyi anlamamışsın demektir.
Feynman nobel ödüllü bir fizikçi. Feynman diyagramlarını yapmış kuantum, nano teknoloji, parçacık fiziği gibi konularda çalışmış hatta 1986 da uzay mekiği Challanger in neden infilak ettiğini bile açıklamış. Ne alaka diye düşünmeyin çünkü onun yaşam felsefesi hayatı anlamaya ve anlatmaya çalışmak. Sadece bir bilim insanı olarak değil sıradan bir insanın da bu şekilde yaşaması gerek. Zaten ne alaka diye düşünmeye başlayacak olursak kendisinin aynı zamanda şiirle resimle,müzikle ilgilendiğini duyunca çok şaşırız en büyük hobilerinden biri, Bongo çalmak…
Bütün bu özelliğinin ve rengarenk kişiliğinin ötesinde ben onun en çok öğretici olan tarafını sevdim. Bu yönünü henüz bir öğrenciyken geliştirmeye başlamış. Pɾinceton üniversitesinin sınavlarına hazırlanırken boş bir defter almış ilk sayfasını açmış ve şunları yazmış; “Bilmediğim şeyler defteri”
İşte o yıllardan beri geliştirmeye başladığı bugün adına Feynman Tekniği dediğimiz öğrenme tekniği, 4 adımdan oluşuyor;
Feynman Tekniği Adımları
1) Öğrenmek istediğin konuyu seç ve onu çalışmaya başla.
Öğrendiklerini bir kenara, daha da iyisi bir deftere yaz.
2) Çalıştığın konuyu sanki derste başkalarına anlatacakmış gibi açıklamaya çalış
Mümkün olduğu kadar basit ifadelerle…
3) Açıklamaya çalışırken sahip olduğun bilgide birtakım eksikler olduğunu fark edeceksin, İşte bu boşlukları kapatmak için yine kaynaklara, kitaplara geri dön.
Konuyu eksiksiz anlatabilene kadar bu döngüyü tekrarla.
4) Basite indirge ve anolojiler kullan
Yani konuyu benzerlikler bularak açıklamaya çalış.
Dört adımlı bu öğrenme stratejisini öğrencilik yıllarımda ben kullanamadım maalesef, bilmiyordum. Ama sonrasında profesyonel yaşamımda hiç farketmeden kullanmaya başladığımı farkettim
Hatta şöyle bir soru aklıma geldi. Madem Feynman bu şekilde işleri basite indirgemeyi öneriyor acaba onun bu dört adımlı stratejisini daha da basite indirgeyemez miyiz?
Cevabı yıllarca üzerinde düşündükten sonra üç kelimeye indirgeyebileceğimi fark ettim; Öğrenmek için öğret!
Bu üç basit kelime her şeyi özetliyor bence. Bir şeyi öğrenmek istiyorsan onu öğretmeye çalışmalısın. Bunu bir öğretmen edasıyla ya da konunun uzmanı iddiasıyla yapmana gerek yok.
“Hayat boyu öğreniciyim” de kendine ve “ben bugün bunları öğrendim”, “gel sana da anlatayım” de arkadaşına.
Bunu yapmaya çalıştığın zaman ne olacak biliyor musun? En başta saydığım o beş uyarı vardı ya, işte onların hepsini dikkate almaya başlayacaksın. Otomatik olarak Feynman’ın dört adımlı stratejisini adını bile bilmeden kullanmaya başlayacaksın ve en sonunda da öğrenmek istediğin o konuyu kendi hayat hikayenin bir parçası haline getirmiş olacaksın.
Hayatımızın bir dönemi öğrenci olarak geçti ya da geçecek ama hayatımızın her döneminde öğrenici olmamız gerek. Mezun olduktan sonra bir kısmımız öğretmen oldu ya da olacak ama yeni bir şeyler öğrenmek için hepimizin öğretici olması gerek. Yılın bir gününü öğretmenler günü olarak kutluyoruz ama aslında her gününü öğretmenler ve öğrenciler günü olarak geçirmemiz lazım. Çünkü bir şeyi daha iyi öğrenebilmek için öğretmek gerek.
Feynman Tekniği’ni harika şekilde anlatan ve bilgileri ile bizi aydınlatan Barış Özcan’a çok teşekkürler! 😊Siz de daha etkili bir öğrenme yöntemi olan Feynman Tekniği’ni bir an önce hayatınıza alın.