Pera Palas Oteli… Beyoğlu’nun en güzel yerinde sükunet ve zarafet ile yükseliyor. Dışarıdan bakıldığında eski ama sık bir otel denebilir, hatta sıradan bir apartmana benzetilebilir. Ancak Pera Palas, azametle aralanan kapılarının ardında büyük bir tarih saklıyor.
Pera Palas: İlk Modern Otel
Coğrafyamızda otel kültürü ilk kez Pera Palas ile ortaya çıkmamış elbette… Ticaret yollar üzerinde kurulan hanlar, köylerde yolu yöreden geçen misafirlerin ağırlandığı köy odaları, kasabalarda misafirhane mantığındaki konaklama alanları, büyükçe şehirlerde pansiyonlar… Böyle alternatifler bulunsa da, konaklama için daha çok uzaktan bir akrabanın kanepesi ya da hali vakti yerinde bir hemşerinin misafir odası tercih edilmektedir. Ancak ülkemizde batılı anlamda ilk otel, Pera Palas olur.
Doğu Ekspresi’nin Egzotik Durağı
Pera Palas’ın kuruluş hikayesine bakmak için, önce küçük bir yolculuğa çıkmamız gerek… Avrupa başkentlerinden İstanbul’a yani “doğuya” seyahat etmek isteyen burjuva sınıfı, Orient Express (Doğu Ekspresi) fikrini ortaya atar. Ancak bu seyahati, yüz yıldan fazla süre sonra dünyaya sırt çantaları ile turlamak isteyen torunları gibi değil, daha müşkülpesent bir bakışla lüks içerisinde yapmak arzusundadırlar. Rotaları 1883 yılından beri hayli değişse de, temel olarak kuzeybatıdaki İngiltere’den güneydoğudaki İstanbul’a uzanır. Yedi tepeki şehrin sürekli devinim halinde olan sokakları, minarelerden yükselen ezan sesleri, akılda baharat kokuları ve kumaş dokuları ile kalan kapalı çarşısı; bu seyahatin egzotik noktasıdır.
İstanbullu bir girişimci olan Georges Nagelmackers bu ihtiyacı fark eder ve inşaat için kolları sıvar. Kendi şirketinin tüm varlığı ve bankadan çektiği yüklü kredi ile bu iş ona biraz pahalıya mal olur. İşte Pera Palas, bu seyahatin İstanbul durağında, Avrupa seçkinleri için batılı bir otel olarak kurulur.
İlkleri Oteli
Pera Palas Oteli, I. Dünya Savaşı dönem öncesinde altın yıllarını yaşar. Cumhuriyetin ilanı ile beraber balolara ev sahipliği yapar. Aynı zamanda İstanbul’da ve dolayısıyla ülkemizde yaşanan pek çok “ilk” de bu otelde gerçekleşmiştir. Örneğin otelin kuruluşu ile beraber İstanbul’daki ilk resim sergisi yapılmıştır. 1895 yılındaki bu sergide Şeker Ahmet Paşa’nın eserleri sergilenmiştir. 1925’i 1926’ya bağlayan gece, ilk yılbaşı balosu yine bu otelde yapılmıştır.
Otelin mutfağı da pek çok ilki müşterilerine sunmuştur. Osmanlı’da köri baharatının kullanıldığı ilk mutfak burasıdır. Tadı nasıldır orası şüpheli (!) ama ilk kaplumbağa çorbası da burada pişirilmiştir.
Pera Palas’ın Mimarı: Alexander Vallaury
Pera Palas Oteli’nin inşaasına 1892 yılında başlanır. Otelin mimarlığını, Osmanlı İmparatorluğu tebaasından Fransız asıllı Alexander Vallaury üstlenir. İstanbul’da doğan ve Fransa’da eğitim gören Vallaury, Paris yılları sonrası İstanbul’a döner. Osman Hamdi Bey ile birlikte bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne dönüşen İmparatorluk Müzesi’nin (Müze-i Humayun) kürasyonunda çalışır. Şehirdeki ilk Güzel Sanatlar Fakültesi olan ve bugün Mimar Sinan Üniversitesi olarak eğitim vermeye devam eden Sanayi-i Nefise Mektebi’ni kurar. İstanbul’daki pek çok anıt yapının tasarımını üstlenmiştir. Bazı diğer eserleri şu şekildedir;
- Bugün artık kapatılan Markiz Pastanesi,
- Eminönü’ndeki Hidayet Camii,
- Karaköy’deki bugün müze olarak kullanılan Osmanlı Bankası Binası,
- Bugün Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi olarak kullanılan Haydarpaşa’daki Askeri Tıp Fakültesi Binası
Pera Palas, 1892’de başlayan üç yıl boyunca süren hummalı bir çalışmanın ardından, otel bir balo ile 1895 yılında kapılarını müşterilere acar.
Alexander Vallaury, Pera Palas’ın tasarımında neo-klasik, art nouveau ve oryantal stilden esinlenmiştir. Bu bina, Osmanlı Dönemi’nde saraylardan sonra elektriğin kullanıldığı ilk binalardan birisidir. Ayrıca müşterileri için sürekli sıcak su servisi sağlaması da o dönem için bir ilk olarak değerlendirilmektedir. Elektrikli asansör de ilk kez yine Pera Palas bünyesinde kullanılmıştır.
Pera Palas’ın Tanınan Konukları
Hem Orient Express üzerinde bir konaklama noktası olması, hem de İstanbul’un ilk modern oteli olması açısından, Pera Palas tarihi boyunca pek çok önemli kişiyi ağırlamıştır. Bu otelin konuk defterine göz atalım şimdi.
Mustafa Kemal Atatürk
Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Para Palas Oteli’nin konunları arasında yer aldı. 1917 yılından itibaren pek çok kere otelde konakladı. Atatürk oteli sadece İstanbul’da kaldığı dönemde geceyi geçirmek için değil, önemli konuklar ağırlamak ve mühim meselelerin konuşulduğu toplantılarını gerçekleştirmek için de kullandı. Atatürk’ün Pera Palas Oteli’nde konakladığı 101 numaralı oda, bugün O’nun anısına müzeleştirimiş durumda. Atatürk’ün kitapları. kazandığı madalyalar, dönemin dergileri ve kartpostalları bu odada sergileniyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Pera Palas Oteli’nde kaldığı yıllardan bir de ilginç anekdot var… Kurtuluş Savaşı öncesi İstanbul işgali sırasında Pera Palas’a giden Mustafa Kemal Paşa, otelin öteki müşterileri arasında büyük bir heyecan uyandırır. İşgal güçlerine mensup askerler, Çanakkale’deki başarısı ile ismini duyurmuş olan Paşa’yı masalarına davet etmek isterler. Atatürk’ün cevabı, kitaplara geçecek niteliktedir;
“Her ne kadar şu anda İstanbul’un sahibi onlar gibi görünse de, yakında gidecekler. Bu nedenle kendileri burada misafirdir. Bizde de misafirler ağırlanır. O yüzden arzu ederlerse onlar benim masama buyurabilirler!”
Önemli İsimlerin Tercihi
Pera Palas, İstanbul’u ziyaret eden yabancı devlet görevlileri ve ülke siyasetçileri için vazgeçilmez bir konaklama noktasıdır. Bazı uluslarası konuklar şu şekilde: İran Şahı Mehmet Ali Kaçar ve Rıza Pehlevi, İngiliz Kralı Sekizinci Edward, Sırp Kralı Pierre, Eski Bulgar Kralı Ferdinand, Yugoslavya lideri Mareşal Tito, Fransa cumhurbaşkanı Valery Giscard D’Estaing, Romanya Kraliçesi Mary, Alman Büyükelçisi von Papen, ABD’li first lady Jacquelin Kennedy…
Yerli isimlerden otelin konuklarından bazıları ise şöyle: İsmet İnönü, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay, Refik Saydam…
Agatha Christie
İngiliz polisiye yazarı Agatha Christie, Pera Palas ile özdeşleşmiş isimlerden bir tanesi… 1926 ve 1932 yılları arasında İstanbul’a gerçekleştirdiği seyahatlerde pek çok kez Pera Palas’te konaklamıştır. Tercih ettiği 411 numaralı oda, bugün müze olarak korunmaktadır ve ziyarete açıktır.
Agatha Christie ile Pera Palas Oteli’ni birleştiren bir de anahtar hikayesi var. Hikayeden çok rivayet niteliğindeki bu olayın detayları şu şekilde: ünlü yazarımız 1926 senesinde 11 gün boyunca ortadan kaybolur. Ailesi, arkadaşları, yayıncısı nerede olduğunu bilmemektedir… İddialardan biri, kaybolduğu süre içinde Pera Palas’ın o zamanki sahibi Misbah Muhayyes’in Yeniköy’de yer alan yalısında kaldığı yönündedir. Christie’nin ölümünden sonra Tamara Rand isimli bir medyum, yazarın kaybolduğu döneme ait detayların, Pera Palas’ta konakladığı otelde gizli olduğunu iddia eder. 1979 yılında bu iddianın peşine düşen dünya basını, Pera Palas Oteli’ne akın eder… Medyumun tarif ettiği yerde, 11 günlük kaybın sırrını çözecek bir anahtar bulunur. Ancak sır, bu konuda yazılacak bir hikayenin basın haklarını elde etmek isteyen Warner Bros. ve oteli yeniletmek için anahtarı satmak istesen yönetim arasındaki git geller sürecinde çözülemeden rafa kaldırılır.
Edebiyatta Pera Palas
Şark Ekspresi ve Osmanlı Tarihi için oldukça önemli olan bu mekan, aynı zamanda bazı edebi eserlere de fon oluşturmuştur.
ABD’li yazar Ernst Hemingway’in The Snows of Kilimanjaro – Kilimanjero’nun Karı isimli öyküsünde Pera Palas oteli geçmektedir. Bu öykü ilk olarak 1936 yılında Ensquire dergisinde yayınlanmıştır.
İngiliz yazar Graham Greene’in Travels with My Aunt – Teyzemle Geziler isimli kitabında Pera Palas Oteli’ne yer verilmiştir. Kitap 1969 yılında yayınlanmıştır.
Ve tabii ki Agatha Christie… İngiliz yazarın Doğu Ekspresi’nde Cinayet isimli romanında Pera Palas’a da yer verilmektedir. Bu kitap 1934 yılında basılmıştır.