Zeka denilince akla gelen ilk isimlerden biri Albert Einstein!
Peki neden Albert Einstein? Genetik kodları mı onu zeki yapan, yoksa çevresel faktörler mi?
Bilim insanlarına göre genetik faktörlerin zeka gelişimde etkisi sanıldığında çok daha az. Son yapılan çalışmalara göre zeki insanlar dehalarının %40’ını çevresel faktörlere borçlu. Yani yetiştirilme şekilleri, günlük alışkanlıkları ve duygusal gelişimleri bu insanları zeka yapan pek çok detayı içeriyor.
Tuhaf Alışkanlıklarla Zeka İlişkili Mi?
İnsanlık tarihinin en büyük zekalarının hayatlarına bakıldığında ise göze çarpan çok net bir ortak özellikleri olduğunu görmemek mümkün değil; oldukça tuhaf günlük alışkanlıkları.
Tuhaf günlük alışkanlıklar denilince akla gelen pek çok dahi var. Örneğin başına düşen elmayla bildiğimiz Newton seksten uzak durmanın yararlarını sık sık vurgulayan bir isimmiş. Ancak tuhaf alışkanlıklar denilince akla gelen öyle bir isim var ki, diğer herkese bu konuda fark atabilir.
Şimdi gelin hep birlikte Einstein’in tuhaf alışkanlıklarına ve bu alışkanlıklarının onun dehasına katkı sağlayıp sağlamadığına göz atalım.
Günde 10 Saat Uyku
Evet biliyoruz, uykunun zeka gelişiminde oldukça önemli bir etken olduğunu herkes bilir. Ancak Albert Einstein’in günde 10 saat uyuduğunu daha önce hiç duymuş muydunuz?
Üstelik söylentilere göre Einstein izafiyet teorisi gibi pek çok önemli teori ve buluşu uykusu esnasında keşfetmiş. Üstelik uykusunda teoriler geliştiren tek isim o değil. DNA’nın yapısınında uyku sırasında geliştirildiği sık sık dile getirilen bir söylenti.
Uyuduğumuzda beynimiz her 90-120 dakikada bir hafif uyku ile rüya gördüğümüz derin uyku arasında gidip gelir. Hızlı göz hareketleri (REM) olarak da bilinen derin uyku safhasının öğrenme ve hafıza bakımından oldukça önem taşır.
Akışkan Zeka
Beyinde ani elektrik enerjisi üretilmesini içeren bu aktivitenin fazla sayıda olması, kişinin “akışkan zeka” adı verilen ve yeni sorunları çözme, yeni durumlarda mantığı kullanma ve bağlantıları görme becerisine daha fazla sahip olmasını sağlar. Bu, olguları ve rakamları hatırlama becerisiyle ilgili zekadan farklı, mantık becerisiyle ilgilidir. Einstein’ın okulu sevmemesi ve “bakıp bulabileceğiniz hiçbir şeyi ezberlemeyin” tavsiyesinde bulunmasının nedeni bu şekilde açıklanabilir.
Üstelik bu kadar önemli olan bir süreç hakkında bilim insanları hala daha çok çok az bilgiye sahip olduğunu belirtmek gerekiyor.
Çok Mu Fazla Uyumalıyız?
Uyku esnasında çok fazla elektrik enerjisi patlaması gerçekleşse de bu çok fazla uyumamız gerektiği anlamına gelmez. Doğru şekillerde ve verimli bir sıklıkta uyumak beynin gelişimi için yeterli olacaktır.
Bilindiği üzere Einstein gün içerisinde sık sık kısa uykulara yatıyordu. Hatta derin uyku fazına geçmemek için koltukta elinde bir kaşıkla uyuyan Einstein, kaşık yere düştüğünde ses çıkarması için altına bir tepsi koyarmış. Böylece derin uykuya geçtiğinde kasları gevşeyen Einstein kaşığı düşürür ve sesle uyanırmış.
Kısa uykular Salvador Dali’nin de en çok tercih ettiği uyku şekliydi.
Karbonhidrat Mı, Protein Mi?
Einstein’in en sevdiği yemeğin ne olduğu bilinmese de yemek yemeye oldukça pragmatik bir bakış açısıyla yaklaştığını biliyoruz. Sadece karnını doyurmak için yemek yiyen Einstein, yemek yemeyi bir lezzet şöleni olarak değerlendirmiyordu.
İnsan beyni, vücut ağırlığının sadece %2’sini oluşturmakla beraber enerjinin %20’sini tüketir (ortalama beyin ağırlığı 1400 gram civarındadır, ama Einstein’in beyni 1230 gramdı). Vücudun diğer kısımları gibi beyin de gün içinde ara ara glikoz gibi basit şekerleri tüketmeyi tercih eder. Bunlar ise karbonhidratlardan elde edilir. Fakat beynin enerji depolaması mümkün değildir. Bu nedenle kanda glikoz seviyesi düştüğünde enerji sorunu başlar. Vücut kortizol gibi stres hormonları salgılar. Bu ise yemek yemediğimizde ortaya çıkan kafa karışıklığı türünden sorunlar ortaya çıkarır.
Elbette buradan sürekli şeker tüketilmesi gerektiği anlamı çıkmamalıdır.
Yürüyüş Şart
Einstein’ın vazgeçemediği alışkanlıklardan biri de yürüyüştü. Her sabah düzenli olarak yürüyen Einstein, New Jersey’de Princeton Üniversitesi’nde çalışırken işe yürüyerek gidip gelirdi. Bu günde yaklaşık 5 km yürüdüğü anlamına geliyor.
Bilimsel olarak yürüyüşün insan sağlığına pek çok olumlu etkisi olduğu biliniyor. Fiziksel sağlığın yanı sıra, hafızayı güçlendiren yürüyüş, aynı zamanda yaratıcılığın gelişmesine katkı sağlıyor.
Hatırlatalım yürüyüş sadece Einstein’ın değil, Darwin içinde vazgeçilmezdi. Darwin’de gün içerisinde mutlaka 45 dakika yürürdü.
Pipo Mu İçmeliyiz?
Einstein’ın bir pipo tutkunu olduğu onu hakkında bilinenler arasında yer alıyor.
Sakinleşmek ve düşüncelerine konsantre olabilmek adına pipo içtiği bilinen Einstein’ın yaşadığı dönemde tütünün zararları bilinmiyordu. Tabii o zamanlar sigaranın akciğer kanseri ile bağlantısı da bilinmiyordu. Einstein’in ölümünden yedi yıl sonra 1962’de bu ve diğer hastalıklarla bağlantısı kurulmuştu ilk kez.
Sigara içmek beyin hücrelerinin yenilenmesini engeller, üst kısmındaki kıvrımları oluşturan ve bilinçle ilgili olan serebral korteksin incelmesine ve beynin oksijensiz kalmasına neden olur. Einstein’in zekâsı pipo alışkanlığı sayesinde değil, ona rağmendir.
Çorapsız Gezene Dahi Denir 😉
Einstein’ın fizikle arası ne kadar iyiyse, çoraplarla arası o kadar kötüydü.
“Çocukken ayak başparmağımın çoraplarımı deldiğini fark etmiş, bu yüzden çorap giymekten vazgeçmiştim.”
Giyim tarzının, çorapsız gezmenin Einstein’ın zekasında etkili olup olmadığını bilmek imkansız. Ancak resmi denebilecek tarzda giyinmek yerine rahat giysilerle sınava girenlerin soyut düşünme alanındaki testlerde daha az başarılı olduğunu gösteren araştırmalar var.
“Önemli olan, sorgulamaktan vazgeçmemektir; merak, var olmanın birinci şartıdır.”