İlham veren bir başarı hikayesi arıyorsanız doğru yerdesiniz!
Müzik dinleme alışkanlıklarımızı kökünden değiştiren genç ve başarılı bir girişimcinin, Spotify kurucusu Daniel Ek’in hikayesini dinlemeye ne dersiniz?
34 yaşında olan Daniel Ek, hayatı boyunca başkaları tarafından “mantıksız” olarak görülebilecek şeyler yapmaktan korkmayan bir isim. Spotify’ı ortağı Martin Lorentzon ile 2006 yılında kuran Danie Ek, o zamandan beri tüm albüm şirketlerini kapı kapı gezerek CD devrinin kapandığını ve artık albümlerin internet üzerinden ücretsiz yayınlanması gerektiğini ifade etti.
O zaman pek çok kişiye mantıksız gelen bu teklifin aslında çok doğru olduğunu bugün görebiliyoruz. Spotify’ın bugünkü durumuna istatistiksel olarak kısaca bakalım.
Mart 2017 itibariyle,
• Spotify’ın 100 milyon kullanıcısı var.
• Bunların yarısı Premium bir hesaba sahip.
• Spotify’da 35 milyon şarkı var.
• Günlük ortalama 30.000 yeni şarkı ekleniyor.
• Spotify’da 2 milyar oynatma listesi var.
• Spotify şu anda 62 ülkede kullanılabiliyor.
Peki Daniel Ek Kimdir?
1983’te Stockholm’de doğan Daniel Ek, 14 yaşında kurduğu web tasarım sitesini 23 yaşında TradeDoubler adlı dijital pazarlama şirketine satarak milyonlarca dolar kazanan bir isim… Ancak kırmızı Ferrari’ler, sarı Lamborghini’ler, partiler, uzun tatiller onu mutlu etmeye yetmedi. Sonunda ortağı Lorentzon ile birlikte korsan müzik yayını yapan bir platform kurdu. Ancak Lorentson bu platformun dünya çapında bir ürün olması için Ek’i motive etti ve sonrasında bildiğimiz Spotify’ın temelleri atıldı. Daniel Ek’in 2006 yılında kısa bir süreliğine de olsa μTorrent’in CEO’luk görevini üstlendiğini belirtelim.
Şimdi bilim ve teknoloji dergisi Wired‘ın Daniel Ek ile yaptığı röportajı sunuyoruz size. Girişimcilik, başarı, yeni iş fikirleri, müzik piyasası gibi konularda son derece faydalı bilgiler bulacağınıza emin olabilirsiniz bu röportajda.
WIRED: Müzik sektörüne ücretsiz albüm yayınlamanın uzun vadede onların çıkarına olacağını öğrettiniz. Bu fikrin uygulanabilir olduğuna ne zaman ikna oldunuz?
DANIEL EK: Spotify’ın iki görevi var. İlk görev, altyapıyı sağlamak. İkinci görev de kullanıcıların bu platformu sevmelerini sağlamak. Bence şahane bir iş yaptığımız ta 2007’de belli oldu. Sitenin beta versiyonunu denemeleri üzere insanlara açtığımızda Winamp ve iTunes yerine Spotify konuşulmaya başlandı. O zaman bizi büyük bir şeyin beklediğini anladım. Ayrıca lisans ve tescil işlemlerinin de birkaç saatlik bir mesele olduğunu o zamanlar gördüm. Ancak bu sürecin en zor kısmı müzik şirketlerini ikna etmek oldu. Fiziksel bir materyal olan CD yerine müziğe erişim satma fikrini onlara kabul ettirmek işin en zor kısmıydı. Birkaç şirketi ikna ettik, ancak büyük bir kısmı ta ki site açılana kadar bu fikre sıcak bakmadı. Bizim isteğimiz dünyadaki tüm albümleri tek bir çatı altında toplamaktı. Spotify’ı başta kendi cebimizden finanse ettik, ancak zamanla Spotify’ın potansiyelini gördüler ve onlar da bize katıldılar.
Ortağım Olmasaydı Spotify da Olmayabilirdi.
W: Hiç bu fikirden vazgeçmeyi düşündünüz mü?
D: Birçok kez pes etmeyi düşündüm, ancak her defasında ortağım engelledi bunu. Bir şirketin iki kurucusu olması şahane bir şeydir. Zira bir tarafın motivasyonu düştüğü zaman diğer taraf dengeleyici bir görev üstlenebilir. Martin Lorentzon da bana bu süreçte çok destek oldu. Birbirimize daima destek çıktık. O olmasaydı belki bugün Spotify diye bir şey olmayacaktı.
W: Spotify 10 yıl içinde nasıl bir konumda olacak?
D: Spotify’ın sanatçılara, müzisyenlere, podcast yapan kişilere bir deney ortamı sağlamasını ve bu kişilerin potansiyellerini tam anlamıyla kullanmalarını umuyoruz. Yani format, dinleyici, para gibi engeller olmadan yüzbinlerce sanatçının milyonlarca kişiye direkt olarak ulaşabilmeleri ve bu kişilerden feedback alabilmeleri için çalışıyoruz.
W: Geleneksel müzik sektörü nereye gidiyor?
D: Bu tür büyük şirketlerin yeniliğe ayak uydurması kolay değildir. Onlara dinozor da denir. İnternetin sunduğu fırsatları fark edebilmeleri uzun zaman alır. Ancak ben bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerin gidişattan habersiz olduklarını sanmıyorum. Evet, yavaş hareket ediyorlar, ama dinozor da değiller.
Zira yaptıkları anlaşmalarda, pazarlama yöntemlerinde yenilikçi unsurlar gözlemliyorum. Örneğin bu şirketler de artık Spotify çalma listesi hazırlıyorlar artık. Ancak kendilerine ait albümleri Spotify’a vermiyorlar. Sadece kendilerine ait bazı şarkıların diğer şarkılarla birlikte nasıl bir uyum gösterdiğini anlamak için deney yapıyorlar. Ancak onların da zamanla Spotify platformuna giriş yapacaklarını sanıyorum.
Beni Para Değil, Değişim Motive Eder.
W: İlk gençlik yıllarınızda bu kadar etkili bir girişimci olacağınızı düşünüyor muydunuz?
D: Önce “girişimci” tabirinden başlayalım. Yakın bir zamana kadar kendimi girişimci olarak görmedim hiç. Gerçekleştirmek istediği bazı fikirlerim vardı ve bu fikirlerin yaratacağı etki ve değişim beni başarılı olmaktan, zengin olmaktan daha çok motive ediyordu. Yani daima iş odaklı düşündüğümü söyleyebilirim. Ne düşünürsem düşüneyim, olaya iş açısından bakarım.
Annem bakıcılık yapıyordu, babam da teknisyendi. 4 yaşında ilk gitarıma, 5 yaşında da ilk bilgisayarıma sahip oldum. İlk bilgisayarım Commodore VIC-20’ydi. Daha sonra da ikinci el bir C64 aldım, çünkü yenisini alacak paramız yoktu. Bir gün aldığım bu ikinci el bilgisayar bozuldu. Tamir ettirmek için ailemden para alamayınca kullanma kılavuzunu hatmettim ve tam iki ay boyunca bilgisayarı tek başıma tamir etmeye çalıştım ve başarılı da oldum.
Daha sonra bilgisayardaki oyunlardan sıkıldığım için kendi oyunumu programladım.
14 yaşıma geldiğimde ilk şirketimi kurdum. Ancak o zaman şirket gözüyle bakmıyordum. 1997 yılında İsveç’te bir web sitesi hazırlatmanın bedeli 250.000 dolar gibi uçuk rakamlardı. Çok az kişi bu kadar parayı bir web sitesine sahip olabilmek için verebiliyordu. İşte o zaman “Ben beş dolara sitenizi hazırlarım.” dedim pek çok kişiye. Bir anda 10 tane iş aldım, sonra 100 oldu bu sayı. Sonra ücretleri artırdım, benle birlikte çalışacak personel tuttum ve onlara programcılığı öğrettim. Bunları yaparken henüz lise öğrencisiydim. Bu süreç bana imkansız diye bir şeyin olmadığını öğretti. Programcılığı, yöneticiliği, tasarımcılığını o günlerde kavradım diyebilirim. Web siteleri hazırlıyorduk, ama ortada doğru düzgün hosting hizmeti veren şirket yoktu. Sonra bu işe de el attım ve hosting işine de girdim. 14, 15 yaşındaydım…
Yani şöyle özetleyebilirim: Ben her zaman yeni şeylerden heyecan duyan meraklı bir insan oldum. Spotify’daki pozisyonların çoğunda benden daha parlak insanlar çalışıyor, ancak hiçbir şeyin imkansız olmadığını görmek ve bu sezgiyle hareket edebilmek sanırım en iyi yapabildiğim şeylerin başında geliyor.
Sağınız Solunuz Belli Olmasın.
W: Spotify gibi büyük bir şirket kurmak isteyen girişimcilere neler tavsiye edersiniz?
D: Öncelikle kolaya kaçmayın. Kurduğunuz şirketi satıp kısa yoldan para kazanmaya değil, işinizi büyümeye bakın. Yani 5-10 yıl sonra şirketin ne konumda olacağını düşünün. Büyük bir iş kurmak istiyorsanız başkalarının ne istediğini değil, kendi isteklerinizi dikkate alın. Tanıdığım neredeyse bütün girişimciler zaman zaman işlerinden sıkılıp bir çıkış yolu aramışlardır, ancak bu tür duygusal buhranları anlatınca işler daha olumlu bir seyir alır. Bununla birlikte tabiri caizse sağınız solunuz belli olmamalı. İnsanların sizden beklemeyeceği şeyler yapabilmelisiniz. Son olarak fikirlerinize inanıyorsanız ne pahasına olursa olun sonuna dek mücadele edin.
Google’a Rakip Olmaya Çalıştım
Daniel Ek, 2015’te katıldığı bir konferansta 1997 yılında Google’a iş başvurusu yaptığını, ancak Google’un amiyane tabirle “Okulunu bitir de gel” dediğini ifade ediyor. Bu hikayeyi öğrenmek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.
İlham Veren Başarı Hikayeleri serimizde daha önce de mobilya dünyasının en önemli şirketlerinden biri olan IKEA ve kurucusu Ingvar Kamprad‘ın hikayesini aktarmıştık size.O yazımızı da göz atmanızı tavsiye ederiz.
Emoji Crew olarak ilham verici yeni başarı hikayelerinde görüşmek üzere!