Eh, koca bir yaz geldi geçti, okullar da başlıyor. Haliyle artık çalışma tempomuz topluca yoğunlaşacak. Havaların da bize verdiği yetkiye dayanarak, evlerde ve kapalı alanlarda geçirdiğimiz zaman da artacak. Bu sebeple siz sevgili Emoji okurlarının da dinlenmeye ve yenilenmeye ihtiyacı olduğuna kanaat getirip sizler için birbirinden güzel ve henüz ele ayağa düşmemiş dizi önerileri derledik ?
Henüz dersler başlamadan bir diziye başlamak isteyenler için, soğuk akşamları birbirinden ilginç öykülerle doldurabileceğiniz dizi önerileri okuldan ve işten sonra hem kafanızı dağıtacak hem de dünyanızı genişletecek.
Sıcak içecekler ve sonbaharlık battaniyeler hazırsa başlıyoruz!
İşte birbirinden güzel kısa ve uzun dizi önerileri burada!
1.Fleabag
Fleabag, kategorisine karar vereceğinizi düşündüğünüz anda sizi yerle bir eden bir yapım. Altı bölümden oluşan bir İngiliz komedi dizisi aslında, ama daha ilk bölümünden itibaren aklınızı karıştırmayı ve sizi kendine bağlamayı başarıyor. Amazon üzerinden yayınlanan bu BBC3 dizisi, aslında 2013 Edinburgh Festivali’nde Fringe First Award sahibi tek kişilik bir tiyatro metninden uyarlandı. Yazan, oynayan ve televizyona uyarlayan ise aynı isim: Phoebe Waller-Bridge. Size söz veriyoruz, bu kadının bağımlısı olacaksınız.
Fleabag aslında, Londra’da ayakta kalmaya çalışan, son derece tuhaf bir aileye sahip, beş parasız ve yalnız, bir orta sınıf mensubu kadının hikâyesi. Bu kadını ilk bölümlerde Shameless’in Frank’ının kadın versiyonu olarak düşünebilirsiniz. En yakın arkadaşını bir kazada kaybettiğini öğreniyoruz ve ardından bu henüz çok yeni olan acıyla baş etmeye çalışırken, hayata tutunmaktaki ısrarını hayatındaki garip insanlar aracılığıyla anlatmasına tanık oluyoruz. Bütün bu insanlar arasında en önemli yeri de ailesi kaplıyor. Oldukça mesafeli olan bir babası, iticilikte ve işgüzerlıkta sınır tanımayan, hemen gıcık olabileceğimiz bir üvey annesi, gergin ve muhafazakâr ablası ve tek gecelik ilişkileri etrafında dönen, tanıdık bir yaşam öyküsü aslında bu. Arada durup ekran ile konuşan bu güzel kadın, bütün yaşadıkları, acıları ve alaylarıyla ekranın karşısındaki izleyicilerde sağlam bir empati duygusu yaratıyor. Herhangi bir otamda dizi önerileri konusu açılırsa, bütün kozları yükseltecek bu çarpıcı yapımla söze girmenizi kesinlikle tavsiye ederiz!
2.Olive Kitteridge
Yine bir uyarlama ile karşı karşıyayız. Yazar Elizabeth Strout’un, aynı adlı Pulitzer ödüllü romanı “Olive Kitteridge” den uyarlanan bu dram kategorisindeki mini dizide bir New England kasabasının hikayesi sert görünümlü bir kadının dilinden anlatılıyor. Değişik ve alışılmadık bir karaktere ve sahip olan Olive Kitteridge’in bakış açısından izlediğimiz bu hikaye birçok duyguyu ve uzun bir zamanı bünyesinde barındırıyor. 25 yılı kapsayan hikâye Olive’in eşi Henry, oğlu Christopher ve çevresindekilerle kurduğu ilişkileri anlatıyor.
Yalnızca dört bölümden oluşan bu mini dizi oyuncu kadrosuyla ve psikolojik derinliğiyle asla kaçırılmaması gereken yapımlarından biri. Zaten Oscar ödüllü bir oyuncu olan Frances McDormand başrol olan Olive karakterine hayat verirken, Richard Jenkins ve Bill Murray de mini dizinin kadrosunda yer alan diğer başarılı oyuncular arasında yer alıyor. Kalbinizi soğutun ve Olive’in peşinden yürümeye başlayın.
3.Feud
Çok yeni ve çok ilginç bir yapım. Kesinlikle bir belgesel tadında ve bambaşka bir dizi deneyimi yaşamanız için her detayı özenle hazırlanmış bir yapım. Kariyerlerinde olgunluk yıllarına gelmiş olan Bette Davis ve Joan Crawford’un yaşamlarının anlatıldığı ve anlaşmazlıklarının her daim onları karşı karşıya getirdiği bu yapım, 1962 ABD yapımı “Whatever Happened to Baby Jane? / Bebek Jane’e Ne Oldu?” isimli psikolojik gerilim filmini de konu alıyor. Dizi, setin arkasında yaşanan olayları da kurguladığı için bambaşka bir dünyanın kapılarını da açıyor. Joan Crawford’u Jessica Lange, Bette Davis’ı ise Susan Sarandon canlandırıyor.
Bu arada minik bir dipnot: Orijinalinde tam beş kez Oscar’a aday gösterilen filmde ise toplumdan uzak yaşayan, bir zamanların ünlü sinema oyuncuları olan iki yaşlı kız kardeşin hikâyesi anlatılıyor. Eskinin çocuk yıldızı Bebek Jane’in (Bette Davis), tekerlekli sandalyeye mahkûm kız kardeşi Blanche’a (Joan Crawford) uyguladığı sistematik işkence ve psikolojik terör ürkütücü bir gerçekçilikle izleyiciye yansıtıldığı bu film, diziye de gergin enerjisini yansıtıyor.
4.BoJack Horseman
Kim demiş biz animasyon öneremeyiz diye? Bu oldukça garip ve eğlenceli bir animasyon dizi ama bazı yerleri o kadar gerçek ki, “Yapma!” diye bağırmak geliyor içimizden!
Oynadığı dizinin yayından kaldırılmasının üstünden koskoca bir 18 yıl geçtikten sonra, yani günümüzde, Hollywood’da yaşayan bir at olan BoJack Horseman eski şöhretini kaybetmiştir. Her şeyden şikâyet eden ve renkli renkli kazaklar giyip sürekli kendi dizisinin eski bölümlerini izleyen biri haline gelmiştir. Kendi kişisel buhranlarını insan olan arkadaşı Todd ve bir kedi olan eski sevgilisi Prenses Caroline ile beraber atlatmaya çalışmaktadır. Birçok hayvanın bir şekilde kendisine yer bulduğu bu değişik animasyonda insan gibi davranmalarına karşın bazı kendilerine özgü tavırlarını kaybetmeyen hayvanları izlemek çok ama çok keyifli!
5.Oz
Buralardan çok sıkıldıysanız bambaşka bir dünyaya doğru yola çıkıp biraz kaçmaya ne dersiniz?
Oswald Hapishanesi’ne hoş geldiniz… Ama Oz adıyla da bilinen bu özel hapishaneye adım attığınızda ‘Hoş bulduk’ demekte biraz zorlanacaksınız. Çünkü Oz’da sınır tanımayan, sert olaylara tanıklık edecek ve mahkûmların ve gardiyanların nasıl bir psikolojiye sahip olduklarını çok daha iyi anlayacaksınız…
Çok farklı bir yapısı olan ve azılı suçluları barındıran bir cezaevinde geçen tuhaf ve gerilimli bir dizi bu. Her hücre öyle farklı bir dünyaya açılıyor ki, asla kendinizi kapalı kalmış hissetmeyeceksiniz. Kocaman bir cezaevinin suçluları ıslah edebileceğini düşünen bir idealist olan Tim McManus (Kinney) tarafından yönetilen Emerald City isimli kısmının tüm sakinleri, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için mücadele veriyor. Bambaşka ideolojilere sahip çete üyeleri, eşcinseller, Latinler, Müslümanlar, motorcular… Bir yandan can pahasına dönen bir uyuşturucu ticareti öte yandan diğer gruplar üzerinde güç kazanabilmek için süren bir savaş.
Kimi paranın peşinde; tek amaçları biraz daha zengin olup paranın gücüyle hem içeriye hem de dışarıya hükmetmek. Kimi mahkûmlar ise sadece tahliye olabilecekleri günü görebilmek için hayatta kalmaya çalışıyor, hatta sadece yarını görebilmek için. Ve bu cezaevinde hiç kimse ne gerçekten suçlu ne de gerçekten masum. Bu dizi sizi bütün adalet duygularınızla yüzleşmek için zorlayacak.
Kimsenin bilmediği eski dizi önerileri konuşulurken de, yıldızınız parlayacak!
6.Mr. Robot
Şimdiye dek üç sezonu yayınlanmış olan bu dizi aklımızın bize ettiği ihanetleri tek tek ortaya çıkarıyor. “Güvenebileceğin tek kişi kendinsin” sözünü tamamen ters yüz eden tuhaf bir hikayenin peşinden koşmak isteyenlere bütün akıl oyunlarını toplayan bir yapım.
Mr. Robot, gündüzleri siber güvenlik mühendisi olarak çalışırken geceleri kanunsuz bir hacker olan Elliot adındaki antisosyal genç bir programcıyı merkezine koyuyor. Bir gün, gizli bir hacker grubu liderinin kendine çeşitli çok uluslu şirketleri çökertmesinde yardım etmesi için iş teklifi aldığında ciddi bir yol ayrımına geçiyor. Gerçekten bu dizide neler olduğunu ve neler olacağını anlatmak için ölüyoruz, ama izlemeniz ve kendiniz keşfetmeniz gerek. Çünkü herkesin aklın ihanetini kendi kendine deneyimlemeli.
7.Zoo
Bir zamanlar, insanoğlu tarafından evcilleştirilmeden ve hapsedilmeden önce, doğaya ve dünyaya hükmeden hayvanlar, bu güçlerini geri almaya karar verirlerse ne olur? Bu mükemmel sorunun peşine takılan bilimsel kökenleri de elden bırakmamaya çalışarak tuhaf davranışların kökenine inen insanları anlatan heyecanlı ve yüksek adrenalinli bir dizi ile karşınızdayız.
Bir anda bütün dünyayı sarmaya başlayan ölümcül hayvan saldırılarını inceleyen bir bilim insanının ve ekoloji karşıtı şirketlerin karşısına tek başına dikilmekten korkmayan bir gazetecinin hikayesinden yola çıkan ve insan/hayvan ilişkilerini hiç bakmadığımız bir yönden ele alan Zoo, James Patterson’ın çok satan romanından TV’ye uyarlanmış. Ellerimiz ağzımızda izleyeceğimiz ve hayvanlara karşı olan sorumluluklarımızı tekrar hatırlayacağımız heyecanlı bir yapım! Üçüncü sezonu bu yıl yayınlandı! Yani heyecanı hala üzerinde tüten dizi önerileri söz konusu olduğunda, bu kesinlikle ön plana çıkacak!
8.Rick and Morty
İşte bize bir başka animasyon! Kabul ediyoruz ki bu biraz duyuldu ama hakkında oldukça tartışma var! En kısa tanımıyla dizi, çatlak ve çılgın bir bilim adamının peşinden sürüklediği zavallı torunu Morty ile maceradan maceraya atılmalarını konu ediyor. Profesör ve sıyırmış dede Rick’i ilk gördüğünüzde Emmet Brown‘a (Geleceğe Dönüş) fazlasıyla benzetebilirsiniz. Ama oldukça itici bir yanı da var, maalesef sürekli geğirmesi buna alışana kadar diziyi takip etmeyi imkânsız kılabiliyor. Bunun sadece görüntüde kaldığını hemen söyleyebiliriz. Rick, karakter olarak, geleceğe dönüşteki Brown’dan tamamen farklı biri; üstelik yaptığı zaman yolculuğu değil de boyutlar arası tuhaf bir yolculuk.
Rick ve Morty’nin oldukça tuhaf ve tehlikeli yolculuklarını izlerken bolca güleceğinizi de garanti edebiliriz. Öyle ki maceralar bir insan anatomisinin içinde bile devam edebiliyor! Yani onlarınki sınırları kesin olmayan bir yolculuk.
9.Big Little Lies
Çok ama çok farklı bir yapım! California’da huzurlu bir sahil kasabası… Güzel evler, sevimli çocuklar, ilgili anneler ve başarılı eşler… Her şeyin mükemmel göründüğü bu yerde işler ne kadar ters gidebilir? Nicole Kidman, Reese Witherspoon, Shailene Woodley gibi başarılı isimlerin rol aldığı “Big Little Lies” terapistler ve kadınların paylaştıkları sırları ve incelikli bir kadın dayanışmasını da inceleyen değişik ve özgün bir yapım olarak bu yıl beş Emmy ödülü aldı! Bizden söylemesi! Tam bir gece fırtınası! Özellikle kadın kadına izlenecek dizi önerileri düşünüyorsanız, bu baş tacı olabilir!
10.The Handmaid’s Tale
İnsanların değişen koşullarda nasıl farklılaşabileceklerini, kadınların daima, en kötü koşullarda bile nasıl sömürüye alet edilmek istendiğinin tartışıldığı hem kalbimize hem de vicdanımıza dokunan bir yapım.
Margaret Atwood’un aynı isimli romanından uyarlanan dizi, Gilead isimli bir toplumda geçiyor. Doğal sebepler nedeniyle nüfus düşüşü yaşayan bu toplumda kadınlar devletin malı olarak kabul ediliyor. Toplumun yeniden çoğalması için üreme hizmetine zorlanan Offred, bu acımasız koşullarda hayatta kalmaya çalışıyor. Ve onun hikayesi bu yıl, beş Emmy ödülü ve parlayan öyküsünün insanların gönlünde taht kurması ile bir anda zirveye yükseldi. Doğal olarak dizi önerileri arasında da kendine hakkaniyetle bir yer buldu.
11.Once Upon a Time
Hepsi sonsuza kadar mutlu yaşadılar, onlar erdi muratına biz çıkalım kerevetine… Ya da herkesin bu cümleye inanması sağlandı. Şimdi 28 yaşında olan Emma Swan kendisine nasıl bakacağını biliyor çünkü bebekken terk edildiğinden beri o bunu zaten yapıyor ama onunda yıllar önce terk ettiği oğlu onu tekrar buluyor ve işte her şey burada değişmeye başlıyor. Merak ögesinin en üst planda olduğu bir yapım bizi bekliyor yani.
Oğlu Henry şimdi 10 yaşında ve Emma’nın yardımına muhtaç. Çünkü Henry aslında Emma’nın alternatif bir dünyadan geldiğine ve Pamuk Prenses ve yakışıklı Prens’in kızı olduğunu inanıyor.
Sahip olduğu masallar kitabına göre, onu Korkunç Cadı’nın lanetinden korumak için başka bir diyara göndermeleri gerekiyordu bu sayede cadı masallar ülkesinde kapana kısılmış, zamanda donmuş olacaktı ama tabi ki Emma bu hikâyenin bir kelimesine bile inanmamakta. Eh, bizim de inanmamız pek kolay olmazdı, değil mi?
Emma, bu küçük çocuğu alıp yaşadığı yer olan Storybrooke’a götürür fakat Henry’nin durumuna endişelendiğini için bir süre orda kalmaya karar verir. İşte bu onun yaşamını değiştirecek kararlardan birisi olacaktır. Orda geçirdiği zamanda Storybrooke’ta çok daha değişik şeyler döndüğünden şüphelenecektir. Orası sihrin unutulduğu ama gücünün de çok yakında hissedildiği, tüm masal karakterlerinin yaşadığı ama bir zamanlar kim olduklarını hatırlamadıkları tuhaf, büyülü tanıdık ve yabancı bir yerdir.
Tüm dünyaların geleceğe dair verecekleri bu epik savaşta Emma’nın kaderini kabullenmesi ve çılgınlar gibi savaşması gerekmektedir.
-BONUS-
“Biraz daha dizi!” diye haykıran dostlarımız, sizler için de bu yılın Emmy Ödülleri kazananlarını buraya bırakıyoruz!
Eh hadi bakalım, geçin ekran başına!
One Comment
Leave a Reply