Türkiye’de blues müzik öncülüğü yapmış bir üstat, Yavuz Çetin 1970 yılında Samsun’da doğdu. Müziğe olan ilgisi küçük yaşlarda başlayan Çetin, komşunun çocuğu birbiriyle uğraşırken o daha 10 yaşında cura ile tanıştı. Maymun iştahlı bir insan olmayacağını ve tutkuları için savaşacağını daha o zamandan belli etmişti. Müziğe sıkı sıkıya sarılıp yolculuğuna bağlama ile devam etti.
Yavuz Çetin’in müzik yolculuğuna daha sonra elektro gitar da katıldı. Blues müzik ile ilgili çığır açacak işler yapması da elektro gitarla tanışmasıyla gerçekleşti. Profesyonel bir şekilde müzik yapmaya başlamasıyla müzik tam anlamıyla hayatının bir parçası oldu. Şimdilerde olduğu gibi “gitar çalıyorum ben ya” demek için değil de eksik bir parçasını bulmuş bir insanın sevinciyle sarılmıştı elektro gitara. Zaten sonra hiç bırakmadı da.
Bitmek Bilmeyen Başarılar
Liseden okul arkadaşı Ercan Saatçi ile katıldıkları Hey dergisinin düzenlediği bir müzik yarışmasında “I will Cry” şarkısı onların bu yarışmayı kazanmasını sağladı. Üniversite eğitimine de müzikle devam eden Yavuz Çetin başarılara doymadı ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nin düzenlediği bir müzik yarışmasına Labirent grubuyla katıldı. Haliyle hiç de şaşırtıcı olmayacak bir şekilde Labirent grubuyla, Yavuz Çetin bu yarışmadan da birçok ödülle döndü.
Blues Müzik ve Jimi Hendrix Hayranlığı
Jimi Hendrix hayranı olan Yavuz Çetin, 1990 yılında Türkiye’nin ilk blues müzik gruplarından Blue Blues Band‘i kurdu. Bu grupta ona arkadaşları Batu Mutlugil, Kerim Çaplı ve Zafer Şanlı eşlik etti. Aynı yıl Fuat Güner’le tanışan Yavuz Çetin stüdyo müzisyenliğine başladı ve birçok şarkıya onun gitarının izleri doldu. Gitarıyla eşlik ettiği albümler arasında İzel’in Bir Küçük Aşk, Kıraç’ın Deli Düş ve Bir Garip Aşk Bestesi, Soner Arıca’nın Ayrılık ve Turgut Berkes’in Miranda ve Mindos şarkıları vardır. 1997’de çoğu kişi Göksel’in hit olmuş şarkısı Sabır’ı ya sabır çekerek söylerken Türkiye’de ilk defa Talkbox tekniğinin kullanıldığının farkında değildi. Aynı zamanlarda Ercan Saatçi ile “İlk” adlı albümünün çalışmalarına başladı. Bu albümün değerinin pek bilinemediğini düşünsem de albümdeki Erkeğin Olmak İstiyorum şarkısı Sinan Çetin Propaganda filminde kullanıldı ve Erkan Oğur’un perdesiz gitar performansıyla yıkıp geçtiği enstrümantal şarkısı Dünya da bu albümün en çok bilinen şarkılarından.
İkinci albümü “Satılık” ise adından da anlaşılabileceği gibi içinde bulunduğu sisteme isyanıydı Yavuz Çetin’in. Sadece aşk şarkıları yapan biri olarak hatırlanmak istemiyorum demiştir ve Satılık albümünün çıkmasında bu fikri etken olmuştur. Öyle rahatsızdır ki çevresinde olup bitenlerden şarkılarında “ayın sonunu getiremeyenlere yardım fonu yok mu ?” diye sormuştur.
“Bir Gün Gelir Herkes Kendi Yoluna Gider”
1999 yılının Mart ayında çıkması planlanan Satılık albümünün ise piyasaya sürüldüğünü görememiştir Yavuz Çetin. O gün gelmiş ve yaşamak istememiştir artık. İstediği aslında çok değildi ama kaçacak delik arar olmuştu (onun deyimiyle) “sürüngenler şehrinde”. Belki de terslik bende diye kendini de bu düzende yapamayışını da sorguladı ama terslik onda değildi. Asıl terslik yaratılan sistemdeydi. Nasıl hissettiğini kimse bilemedi, Yavuz Çetin de bir gün gelir herkes kendi yoluna gider deyip sonsuzluğa karıştı. Hayatı boyunca da müzisyenlik rolünü en iyi şekilde oynadı. Su gibi aktı gitti hayat, sonra insanlar ve yüzler değişti ama bir tek Yavuz Çetin’in şarkılarının muhteşemliği değişmedi. Herakleitos değişmeyen tek şey değişimin kendisidir demiş ama sanırım değişmeyenler listesine Çetin’in şarkılarının güzelliği eklenebilir. Keşke hayatta olsaydı da güzel olan her şey neden çabuk biter sorusuna cevap bulabilme arayışına beraber girseydik. Yavuz Çetin’in güzel anısını yaşatmak için yapılan YavuzFest ise takdire şayan bir festivaldir. İmkanınız varsa gitmenizi öneririm