Alejandro Gonzalez İnarritu filmleri sizi sinema anlamında konfor çemberinden çıkarabilir mi? Meksika’dan dünyaya doğru esen yaratıcılık rüzgarını hepimiz çok severiz. İnarritu, Alfonso Cuaron, Guillermo Del Toro ve onların izini takip eden bağımsız sinemacılardan bahsediyoruz. Elbette sadece yönetmenlerle sınırlı değil bu. Birçok şahane görüntü yönetmeni de Meksika’dan kökenli. Alttaki videoda Meksikalı Rodrigo Prieto ve Emmanuel Lubezki’nin (Chivo) görsel anlamda büyük zenginlik kattığı filmlerden bir kesit izleyeceğiz: Amores Perros, 21 Grams, Babel, Biutiful, Birdman ve The Revenant.
İnarritu ve çalıştığı görüntü yönetmenleri geleneklere karşı gelme cesaretini gösteriyor ve bizleri bu konuda yüreklendiriyor. Farklı teknikler uyguluyor. Sinema dilini yeniden yorumluyor. Elbette bu teknikleri kullanmak için kullanmamak gerekir, bu teknikler bir amaca hizmet etmelidir. Sizler için bu tekniklerin nedenini araştırdık. Belki siz de bir sonraki filminizde aynı yöntemleri kullanırsınız ya da kendi yöntemlerinizi geliştirirsiniz.
1. Uzun Planlar
İnarritu’ya bu yaklaşımı getiren kişi şüphesiz Lubezki. Zaten o uzun planların adamı olarak biliniyor. Alfonso Cuaron’un Children of Men filmindeki 6 dakikalık tek plan savaş sahnesi kurgu geleneklerini yıkıyor. Zira kurguda kesme yapmanın gerilimi yükselttiği söylenegelir; ancak İnarritu ve Lubezki bunun hiç kesme yapmadan gerçekleştirilebileceğini bizlere ispatlamış durumdalar. Rahatsız edici durumlarda asılı kalmamızı sağlayarak, yani hiç kesme yapmayarak gerilim yaratmak.
2. Yavaş Kamera Hareketleri
Yukarıdaki videoda sabit plan olmadığını siz de gördünüz. Ancak kamera hareketlerinin zekice olduğunu ve elle çekilmiş gibi görünmediğini fark etmişsinizdir. Tilt ya da pan gibi klasik kamera hareketleri de pek yok. İnarritu’nun birlikte çalıştığı görüntü yönetmenlerinin kullandığı teknikler arasında en göze çarpan şey yavaş kamera hareketleridir. Bu hareket biçimi seyircinin hem merakını uyandırır hem de seyirciyi rahatsız eder. Ancak yavaş kamera hareketi başarıyla uygulandığında kamera filmin anlatısında en az karakterler kadar aktif rol alır.
3. Büyülü Gerçekçilik
Sinemada büyünün yalnızca fantezi türüne ya da çocuk filmlerine özgü olduğunu düşünmek biraz naiflik olur. Sinema, hiçbir şeye benzemeyen duyusal içerikleriyle simyacılıktan başka nedir ki? Michael Keaton’un Birdman filmindeki uçma sahnelerinde olduğu gibi büyülü gerçekçilik tarzı bilinçli ve dikkatli bir şekilde uygulandığı zaman size bir Oscar daha kazandırabilir.
4. Çirkini Kucaklamak
Planlar ‘güzel’ olmadan da muhteşem olabilir. Heyecanlı bir aksiyon sahnesinde ortaya çıkan kel bir kadın kahraman kadar sinir bozucu ne olabilir? DiCaprio’nun The Revenant’taki seksi paspallığı ya da Birdman’de yüzü makyaj ile lekelenmiş Faris’in yakın çekimleri aslında bizlere ufacık detayların karakterlerin iç dünyaları ile ilgili görsel bilgiler sunuyor. Bu da seyircinin karakterler ile “mükemmeliyet” kaygısı olmadan empati kurmasına yardımcı oluyor.