Su aygırı denilince eminim içinizden “hiç de sevimli bir hayvan değil” diyorsunuz. Ancak onları daha iyi tanıyınca ne kadar tatlı hayvanlar olduğunu farkedeceğinize eminiz. Ve kim bilir belki sevmeye başlarsınız. 🙂
Su aygırı yarı sucul diyebileceğimiz bir memeli. Sahra altı Afrika denilen bölgede yani Sahra çölünün güneyinde yaşayan su aygırları, daha çok bu bölgedeki nehirlerin ve göllerin etrafında bulunurlar. Evrimsel olarak yaklaşık 54 milyon yıl öncesine dayanan bir geçmişi olan su aygırlarının balinalarla evrimsel bir yakınlıkları olabileceği bile düşünülüyor.
Su Aygırı Anatomisi ve Görünüşü
Su aygırları yaklaşık 5 metre uzunlukta ve ortalama dört ton ağırlıktadırlar. Kısa ve tombul bacaklarıyla kocaman gri bir varil gibi bir görüntüsü olan bu sevimli hayvanların, çok uysal olmadığını söylemek mümkün.
Su aygırlarının en vahşi özelliklerinden biri çeneleridir. Çünkü 50 cm kadar uzun olan köpek dişlerini taşıyabiliyorlar. Bu dişleri kavga sırasında kullanıyorlar.
Su aygırları hayatlarının çoğunu suyun içerisinde geçirir. Bu yüzden de ayakları evrimleşmiştir. Kaygan yüzeylerde daha rahat yürüyebilmelerini sağlayan 4 parmaklı ayakları var. Dişleri ve 4 parmağının yanı sıra bir çok mükemmel adaptasyona sahiptir su aygırları. Mesela su aygırlarının gözleri, kulakları ve burun delikleri başlarının üzerinde bulunur. Bu sayede aşırı sıcak havalarda serinlerken aynı zamanda etraftaki tehlikeyi görebilir, duyabilir ve nefes alabilirler.
Su Aygırlarının Yaşam Alanları
Var olan bilgilere göre su aygırları geçmişlerinin bir döneminde Avrupa’da ve Asya’da bulunmuşlar. Ancak bugün sadece yukarıda da bahsettiğim gibi Sahra çölünün güneyinde varlar. Bu bölge de ise mutlaka suyun yakınında bulunurlar. Ek olarak da bitkisiz alanlardan ziyade otlak alanları tercih ederler. Bunun da tek nedeni acıkınca hemen yakınlardaki otları yeme içgüdüsü. Su aygırları daha çok doğu ve güney ülkelerinde bulunur. Sayıları az da olsa batı bölgelerde de görülebilirler. Bu bölgelerde yaşayan su aygırları diğerlerine kıyasla daha küçük boyutlardadırlar.
Üstelik bu güzel canlıların sayıları gün geçtikçe azalmakta. Çünkü tarım amacıyla doğal alanları hızla tahrip edilmekte.
18 Saatlik Su Altı Yaşamı
Su aygırları vücutlarını yeterli miktarda serin tutabilmek için 18 saate kadar suyun içinden çıkmazlar. Güneş ortadan çekilince su yüzüne çıkmaya başlarlar. Yiyecek bulmak için yola koyulurlar.
Su aygırları Afrika’da en büyük ve en korkunç hayvanlardan bir tanesi olarak bilinir. Ayrıca herkes su aygırlarının ne kadar agresif olduklarını da bilir.
Su aygırları 10 ile 20 kişi arasında küçük sürüler şeklinde yaşamayı tercih eder. Ancak bölgenin tehlike oranına göre sürüdeki sayının 200’ye çıktığı da oluyormuş. Sürüyü bir erkek su aygırı ya da bir erkek grubu korumakla görevli. Tehlike yaklaştığındaki su aygırlarından gelen ilk tepki: ağızlarını bağırarak yarım metre uzunluğuna kadar açması. Eğer hala düşmanları korkmadıysa da saldırmaya başlarlar. Bir diğer özellikleri ise dişi su aygırlarının özgürlüklerini ilan ettikleri olay.
Hamile Su Aygırları Sürüyü Terk Eder
Hamile olan dişi su aygırı doğumuna yaklaşınca sürüyü terk eder. Kendine su kenarında ya da toprakta güvenli bir yer bulur. Orada bebeğini bir süre besler. Aynı zamanda kendisi de tekrar eski gücüne kavuşunca sürüsüne geri döner.
En Büyük Su Aygırı 4500 Kg
Erkekler olgunlaştıkça dişilerden yaklaşık 200 kilo kadar daha ağır olurlar. Her ikisi de hayatları boyunca büyümeye devam eder. Bu zamana kadar bilinen en büyük su aygırı Almanya’nın Münih kentinde tutsak olan 4500 kiloydu. Erkek su aygırlarının boyları da dişi su aygırlarına kıyasla 150-200 cm daha fazla.
Su Aygırı Üreme ve Yaşam Döngüsü
Su aygırlarının hamileliği yaklaşık olarak 8 ay sürer. Genellikle yağışlı mevsimler tek bir buzağı doğururlar. Her ne kadar en çok suda olmayı sevseler ve suda doğum yapsalar da karada doğurdukları zamanlar da var. Dişi su aygırı buzağıyı şiddetle korur.
Küçük su aygırları tam 18 aylıkken sütten tamamen kesilirler. Yani anneye ihtiyaç duymazlar artık. Buna rağmen 7 ila 8 yaşlarına gelene de kadar da annelerinin yanında ayrılmazlar. Bu yaşlarda da erkek su aygırları ile dişi su aygırları arasında bir davranış farklılığı gözlemlenir. O da erkek su aygırları sürü alanından uzaklaşarak sosyalleşmeye çalışır. Ancak dişi su aygırları sürü alanından uzaklaşmış olsalar dahi sosyalleşme eğilimleri yokmuş. Memeli bir hayvan olan su aygırları çok eşliler.
Su Aygırları Vejetaryendir!
Su aygırı uzun ve sivri dişlerine rağmen vejetaryendir. Ana besin kaynakları su kenarlarında bulunan bitki türleri. Su aygırları besin bulabilmek için yol kenarlarındaki dışkıları takip ederek 5 km uzunluğunda yol kat edebiliyorlar. Garip bir şekilde su aygırları bitkileri yemek için dişlerini asla kullanmazlar. Onun yerine dudaklarıyla bu işlemi gerçekleştirirler. Su aygırları günlerinin büyük bir zamanını suda durarak harcadığı için çok fazla enerji harcamazlar. Bundan dolayı vücut büyükleri fazla olmasına rağmen gece sadece 80 kg ile doyabiliyorlar.
Su Aygırı Avcıları
Dediğim gibi su aygırı Afrika’nın en büyük memelilerinden bir tanesi. Ancak bu kocaman hayvandan kolay kolay korkmayan avcı hayvanlar var. Olgun su aygırlarını öldürmek kolay olmasa da, sulak alanlarda bu su aygırlarını avlamak çok daha kolay. Özellikle aslan gibi büyük kediler, sırtlanlar ve timsahlar su aygırlarını avlamaya çalışan hayvanlar arasında yer alıyor.
Bu avcılar genellikle hasta ya da genç su aygırlarını öldürürler.
Su aygırlarını avlayanlar sadece yırtıcı hayvanlar değil. İnsanlar tarafından da hem etleri, hem de dişleri için avlanan su aygırlarının av olma oranları her geçen gün artıyor. Çünkü fil dişi ticaretinin yasaklanması ile su aygırları avcılar tarafından daha çok tercih edilir olmuş durumda.
Su Aygırlarının İlginç Özellikleri
*Su aygırlarının ağızları 150 dereceye kadar açılabiliyor.
*Ağızlarındaki dişlerinin her birinin ortalama ağırlığı 3 kg’dır.
*Ağız ve dişleriyle birlikte su aygırının başının ağırlığı toplam ağırlığının yaklaşık üçte biridir.
*Su aygırı derisinin yapısı nedeniyle terleyemez. Bu yüzden tenleri havayla temas ettiğinde kolayca kurur. Bu özelliği suyun içerisindeyken herhangi bir problem yaratmaz.
*Suyun dışında korunabilmeleri için bedenleri yağlı pembe bir madde ile kaplı. Bunu sadece güneşten korunmak için diye düşünmeyin. Ayrıca bu madde anti-bakteriyel olduğu için onları kirli sulardan geçebilecek enfeksiyonlardan da korur. Yıllar boyunca su aygırlarının vücutlarındaki bu pembe madde kan derlemesi adıyla biliniyordu. Bu maddeyi kan ve ter karışımı sanıyorlardı. Aslında bu sıvı renksiz, ancak güneşe maruz kaldığında kırmızı-turuncuya dönüşür.
*Su aygırlarının kısa ve kalın bacakları olmasına rağmen 48 km/s’e kadar hızlanabilirler.
*Ortalama ömürleri 40-45 yıl. Ama bilinen en çok yaşamış su aygırı 65 yaşındaydı.
*Bir bardak su aygırı sütü 500 kaloridir.
Su Aygırları ve Hayvanat Bahçeleri
Uzun zamandır su aygırları hayvanat bahçeleri için popüler bir havyan. Modern çağdaki su aygırını ziyaretçilere sunan ilk hayvanat bahçesi 1850’de Londra ‘da. Burada her gün su aygırını görmeye gelen 10.000 insan olduğunu gören diğer hayvanat bahçeleri de su aygırı sergilemeye başlamışlar. Hayvanat bahçelerindeki su aygırlarının doğurganlık oranı vahşi yaşamdakilere kıyasla daha düşük. Su aygırlarının günde 18 saatlerini su altında geçirdikleri düşünülünce hayvanat bahçeleri için su büyük bir problem olmuş. Hayvanat bahçesindeki su aygırları kafeslerdeki büyük havuzlarda yaşarlar. Ancak Uluslararası Hayvanat Sistemi’nin getirilmesi ile genetik çeşitliliği korumak adına hayvanları sanki vahşi ortamlarındaymışçasına yaşatmak kritik duruma gelmiştir.
Su Aygırlarının Sütü Gerçekten Pembe mi?
Bazı inanışlara göre Tibet İneğinin de pembe sütü olduğuna dair iddialar var. Ancak Tibet ineklerinin sütü yalnızca ilk doğum yaptıklarında pembedir. Bunun nedeni de süte bir miktar doğum kanın karışmış olması. Yani doğumdan bir süre sonra sütleri beyaza döner. Su aygırlarının süt rengine gelecek olursak hala internetten güvenilir bilgiye ulaşamıyoruz. Oysa ki 58 milyon yıldır yaşayan bu hayvanların sütlerinin ne renk olduğunu rahat bir şekilde bilmemiz gerekiyordu. Ancak bir gün Nat Geo kendi Facebook sayfasından ‘Su aygırlarının sütü biraz pembe.’ gibi bir paylaşım yapınca tartışmalar başladı. Kimilerine göre su aygırları da diğer memeli hayvanlar gibi beyaz ya da beyaza yakın süt rengine sahip. Bazılarına göreyse sütleri pespembe. 🙂
Bunun yanında pembe renkli olduğunu iddia eden insanlar, sütün bu rengi almasındaki sebebin yukarıda bahsettiğimiz vücut salgılarından olduğunu iddia ediyorlar. Bu salgı da iki tane asitin bileşiminden oluşuyor. Ayrıca birisi vücut salgısı iken diğeri memelerin içinde üretilen bir salgı. İkisinin karışması pek de imkanlı gözükmüyor. Nat Geo Facebook paylaşımından sonra kendi sitelerindeki su aygırlarıyla ilgili bölümde süt rengiyle alakalı herhangi bir bilgi vermiyor. Emin olsalardı bu dikkat çekici bilgiyi vermekten mutluluk duyarlardı diye düşünüyorum.
Pembe renkli olduğunu söyleyen insanlara bir başka anti tez de bazı hayvan bilimcilerden geliyor. Onların iddialarına göre kırmızı renkli vücut salgısı süte karışıyor ve süt pembe rengini alıyorsa burada mutlaka bir sıkıntı meydana gelecektir. O da su aygırlarının vücut sıvıları ciddi oranda asidiktir. Bu da karışacağı sütü çok asidik yaparak sütün yapısında bozulmalara neden olma olasılığı.
Sütleri pembe mi, değil mi bilinmez, ancak su aygırlarının her şekilde çok tuhaf hayvanlar olduğu bir gerçek.;)