in ,

Tartışma Yaratan Şahane Belgeseller

Belgeseller tanım gereği tartışmalıdır.

Kurmaca filmlere kıyasla belgeseller genelde “eğlence” amaçlı yapılmaz. İzleyenleri belli bir konuda bilinçlendirmek, toplumsal duyarlılık yaratmak, dikkatleri belli bir yöne çekmektir esas olan.

Peki izlediğimiz belgesellerin kaç tanesi gerçekten dünya çapında ses getiriyor? Elbette böyle pek çok film ve belgesel var. Dünya çapında belli konulara ciddiyetle eğilen, konu hakkında geniş tartışmaların yapılmasını sağlayan, toplumsal ve siyasi konulara parmak basan çok sayıda şahane belgesel var.

Aşağıda bu tanıma uyan ve görevini layıkıyla yerine getiren ufuk açıcı bazı belgesellerden bahsedeceğiz. Belgesel deyince aklınıza sadece “2. Dünya Savaşı belgeselleri” ya da “Aslanlı Afrika belgeselleri” geliyorsa bir kere daha düşünmenizde fayda var.

An Inconvenient Truth (2006)

Şahane Belgeseller An Inconvenient Truth

An Convenient Truth, yayınladığı 2006 yılından beri 21. yüzyılın en tartışmalı belgesellerinden biri olarak görülüyor. Bill Clinton’un yardımcısı olarak görev yapan Al Gore tarafından hazırlatılan belgesel küresel ısınma konusunu ele alıyor. Pek çok kişi tarafından “propaganda” filmi olmakla suçlanan belgesel, hatalı ve abartılı bilgiler içermesinin yanısıra ABD’deki ilkokul çocuklarına fen bilgisi dersinde izletilmesi nedeniyle epey tartışmalar yarattı. Ancak bazıları da küresel ısınma meselesini tekrar gündeme getirmesi nedeniyle böyle bir belgeselin varlığından memnun.

Gimme Shelter (1970)

Gimme Shelter aslında bilinçli değil, kazayla bir şeyleri değiştirebilme özelliğine sahip olan bir belgesel. Belgeselci Albert ve David Maysles, 1970’lı yıllarda ABD’li The Rolling Stones grubunun turnelerini çekiyorlar. Altomont, California’da sıradan başlayan, ancak uyuşturucu, alkol ve kalabalığın etkisiyle tam bir savaş alanına dönen konser sürecini ele alan belgesel, gözlemci (observational) belgeselin en önemli örneklerinden biri.

The Cove (2009)

belgeseller

The Cove, hayvan haklarını ele alan çarpıcı bir belgesel. Eski bir yunus eğitmeni olan Ric O’Barry, yıllar önce eğittiği bir yunusun kendi kendini boğması sonucu yunus ölümlerini meselesini araştırmaya karar vererek böyle bir belgesel çıkarmış. Balina ve yunus avcılığı uzun süredir tartışılan bir konu. Özellikle Japonya’daki balina ve yunus avcılığı hayvan hakları aktivistlerinin son derece karşı çıktığı bir olgu. Gizli çekimleri, insanlarla yapılan röportajlar ve hayvan hakları tartışmalarını alevlendirmesiyle The Cove belgesel tarihinde özel bir yere sahip.

Super Size Me (2004)

Morgan Spurlock 65.000 dolar bütçeyle çektiği bu belgeselde dünyanın en büyük fast food şirketi McDonalds’a epey sert eleştiriler gönderiyor. Spurlock, 30 gün boyunca sadece McDonalds ürünleriyle (mümkünse ‘super size’ her ürünün en büyük boyuyla) beslenmeye karar veriyor ve 30 gün boyunca sağlığı hızla kötüleşiyor. Obezite meselesini gündeme getiren Spurlock, belgeselin böylesine geniş yankı uyandırması sonucu McDonalds’ın “Super Size” ürünlerinin piyasadan kaldırılmasını sağlıyor bir bakıma.

Titicut Follies (1967)

belgeseller

Yayınlandığı zamandan beri hasta hakları üzerine yapılan tartışmalarda referans olarak gösterilen Titicut Follies, ABD’nin Massachusetts eyaletindeki bir hastanede yaşanan ihmalleri, hastaların hastane çalışanlarınca gördüğü kötü muameleleri, kötü yaşam koşullarını aktarıyor. Ancak belgesel henüz yayınlanmadan önce bile tartışmalara neden oluyor. New York Film Festivali’ndeki ilk gösterimden önce eyalet valiliği belgeselin özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle toplatılmasına ve kopyaların yok edilmesine karar veriyor. Eğer yönetmen Frederick Wiseman mücadele etmese belgesel senelerce gösterime giremeyecekti. Hastalar özelinde insan hakları ihlali meselesine çok farklı açılardan bakmayı sağlayabilecek kült bir belgesel yani Titicut Follies.

The Thin Blue Line (1988)

1976 yılında Dallas polisi Robert Wood, rutin bir trafik kontrolü esnasında vurulur. Daha sonra polisi vuran kişinin 16 yaşındaki David Ray Harris olduğu bulunur ancak o da 28 yaşındaki Randall Adams’ı suçlamaktadır. Adams ise aracı bozulduğu için otostop çektiğini, aracının 16 yaşındaki David Ray Harris tarafından çalındığını iddia eder. David Ray Harris’in katil olmasına yönelik kanıtlar daha baskın olmasına rağmen Randal Adams cezaya çarptırılır. İdam cezası müebbete çevrilen Adams, 12 yıl hapishanede kalır.

Bu tartışmalı cinayetin peşine düşen yönetmen Errol Morris, Randal Adams’ın suçsuzluğunun kanıtlanmasında büyük rol oynar. Yani bir anlamda bu belgesel bir insanın hayatının kurtulmasına neden olmuştur. Aktüel görüntülerle post-modern canlandırma görüntülerini şahane bir şekilde harmanlayan belgesel, film okullarında ders niteliğinde izletilen ve gerçeklik/adalet temalarına değinen şahane bir çalışma.

One Comment

Leave a Reply

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Gündelik Hayattan Keyifli Emoji Kullanımları

Kadınları Kötü Giden Bir Tinder Buluşmasından Koruyan ‘Angel Shot’ Uygulaması