Keskin yeşil gözleri, o gözlerde okunan derin acı, öfke ve mücadele… Hepimizin 1984’de yılında Amerikalı fotoğrafçı Steve McCurry’nin çektiği bir fotoğrafla hayatımıza giren o Afgan Kızı şimdi yeniden gündemde.
Fotoğrafının National Geographic’in kapağında yer almasından sonra dünya çapında tanınan ‘Afgan Kızı’ Şerbet Gula’nın Peşaver kentinde dün gece tutuklandığı öğrenildi. Deutsche Welle’de yer verilen habere göre; polis ‘Afgan Kızı’ Şerbet Gula’yı salı gecesi sahte kimlik taşınmaktan gözaltına aldı. İddialara gore, Gula Nisan 2014 ‘de ‘Sharbat Bibi’ ismini kullanarak kimlik kartı için başvuru yaptı.
Ulusal Veri Tabanı Kayıt Kurumu’ndan bir yetkili, Pakistan Federal Araştırma Bürosu’nun Sharbat Gula’ya sahte kimlik verdiği saptanan üç kişinin peşinde olduğunu belirtti. Sahtecilik iddialarının doğrulanması halinde Gula, Pakistan’daki bilgisayar sistemini atlatmaya çalışan binlerce Afgan mülteci içinde yerini alacak. Pakistan’ın Dawn gazetesiyse Sharbat Gula’ya sahte kimlik verenlerden ikisinin kendi oğulları olabileceğini yazdı.
Pakistan yasalarına göre Şerbet Gula 7 ilâ 14 yıl hapis ve 5 bin dolar para cezasına çarptırılması ve Afganistan’a sınır dışı edilmesi gündemde.
McCurry’den Tutuklama Hakkında İlk Yorum
Bizi Gula ile tanıştıran Steven McCurry tutuklamanın ardından sosyal paylaşım sitesi Instagram’a o meşhur fotoğrafı koyarak altına şunları yazdı.
“Ona ve ailesine hukuki ve ekonomik destek sağlamak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Yetkililerin bu eylemine mümkün olan en güçlü şekilde itiraz ediyorum. O bütün hayatı boyunca acı çekti ve bu gözaltı onun insan hakkının korkunç bir şekilde ihlali anlamına geliyor.”
Peki Gula’yı bu kadar özel ve konuşulur yapan ne?
Bundan yaklaşık 1 sene önce gittiğim bir söyleşide Steven McCurry ‘Afgan Kızı’ fotoğrafını özel yapan şeyin ’12 yaşındaki bir kız çocuğu için koca bir hayatı gözlerinde taşıyor olması’ olduğunu dile getirmiştir. McCurry’nin Peşaver kenti yakınlarında bulunan bir mülteci kampında çektiği bu fotoğraf döneme damgasını vurmuş, gözleri Afganistan’da ki savaşa çevirmişti. Afgan Savaşı sırasında savaşın ortasında kalan Afgan halkının yaşadığı koşulları, çektiği acıları ve hayata karşı tutunuşlarını yansıtan bu fotoğraf savaşın sembolü haline gelmişti.
Fotoğrafı esas daha ilgi çekici kılan ve hala gündemde olmasını sağlayan şey ise fotoğrafçı McCurry’nin yıllar sonra, 2002 yılında National Geographic ekibiyle birlikte Gula’ya ulaşabilmek için tekrar Afganistan’a gitmesi. Ekip Gula’ya ulaştığında o Afganistan’ın bir köyünde fırıncı eşi ve üç kızıyla birlikte yaşıyordu. Aradan 18 yıl geçtikten sonra McCurry’nin tekrar fotoğrafladığı Gula bu sefer bize bakışlarıyla çok başka bir hikaye anlatıyordu.
Fotoğraf öyle bir sanat ki her bakan için farklı hikayeler barındırır içinde. Bana göre ‘Afgan Kızı’ bu iki fotoğrafının arasında kaybolup giden, mücadeleden vazgeçen daha doğrusu mücadelesi elinden alınan bir kadının hayat hikayesi saklı.
Peki ya size göre ?
