Hayatınızda bir defa mutlaka kullanmışsınızdır goygoycu kelimesini. Arkadaş grubunuzun içerisinde mutlaka sık sık goygoy yapan birileri vardır, veya siz grubun goygoycusu olabilirsiniz. Gün içerisinde sık sık kullanılan bu kelimenin gerçek anlamını duyunca çok şaşıracağınızı garanti ediyorum.
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baktığınızda göreceksiniz ki Goygoycu kelimesinin anlamı şu şekillerde belirtiliyor:
– ‘Bilgisiz olarak, gereksiz yere çok konuşan kimse’
-‘Şakşakçı’
-‘Muharrem ayında kapı kapı dolaşarak ve ilahiler okuyarak dilenen kimse’ ve ‘dilenci’
Görüldüğü üzere goygoycu kelimesi sandığımızdan ve hatta günümüzde kullandığımızdan çok daha farklı bir anlama sahip. Peki ya kimdir gerçek goygoycular? CNN Turk’de yer alan ve Ceyhab Tunçöz’ün derlediği yazıdan yola çıkarak sizler için kısa bir bilgi notu hazırladık.
Goygoycular Nasıl Ortaya Çıktı?
İstanbul’da pek çok farklı dilenci grubu bulunmaktaydı. Bunlardan biri de çoğunluğu Anadolu’dan gelen ve İstanbul’da Muharrem ayının ilk günlerinde ortaya çıkıp dilenen ‘Goygoycular’ veya bir başka deyişle ‘Hoygoycular’. Goygoycu olarak adlandırılan bu grubun İstanbul’da ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak kaynaklardaki bilgilere göre goygoycular ilk olarak Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra ortaya çıkmışlar.
Bir Goygoycu Ne Yapardı?
Goygoycular, Şehzadebaşı’nda dini yapılarda gezici dervişlerin misafir edildiği Tabhâne adı verilen vakıf binasında konaklayan kör, topal ve sakatlardan meydana geliyordu. Bu insanlar sabahları yanlarına ‘yedekçi’ adını verdikleri birini alarak sokaklara çıkarlardı. Beşer, altışar kişilik gruplar halinde birbirlerinin birer adım arkasında ve bir öndekinin omuzuna tutunarak, tek kol nizamında dolaşan goygoycular bu yürüyüşlerini bozmamaya özen gösterirdi.
Goygoycu kafilesi bir evin önüne geldiğinde önce kendi aralarında bir halka oluşturur, ardından eydircinin çektiği gülbang (“Allah Allah” nidası) sonrasında ilahiler okurdu. Bu ilahilerden bir kısmını aşağıda görebilirsiniz.
Kerbelâ’nın yazıları
Şehit olmuş gazileri
Fatma ana kuzuları
Hasan ile Hüseyin’dir
Yâ hoy goy goy cânım!
Biz bakmayız sağa sola
Yerde insan gökte melek
Karpuz çıkar bazen kelek
Yâ hoy goy goy cânım!
Beni bir dağda buldular
Kolum kanadım kırdılar
Anın için inilerim
Yâ hoy goy goy cânım!
Biz Rumeli abdalıyız, Anadol’a göç ettik
Ar-u vakarı kaldırdık, kendimizi hiç ettik
Batınımız ma’mur oldu, hazineler iç ettik,
Yolda bir münkire çattık, zevkimizi piç ettik.
Yâ hoy goy goy cânım!
Okudukları ilahilerle ev halkında yardım isteyen goygoycuların giydikleri kıyafetlerde oldukça özeldi.
Topladıkları erzakları gün sonunda Şehzade Câmii’ndeki tabhâneye getiren goygoycular, bu erzakla aşure yaptırırdı. Bu aşure hem kendileri, hem de başkaları içindi. Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem ayının başından, yine aynı ayın onuncu günü olan Aşure Günü’ne kadar süren ve yılın sadece sekiz, on günü devam eden bu tür dilencilik, sadece eski İstanbul’a mahsus bir âdetti.
Goygoycuların devri 1909 yılında sona erdi. II. Meşrutiyet’in ilânı ile birlikte goygocuların sokaklarda dilenmeleri ve ilahi söylemeleri yasaklandı.
Görüldüğü gibi günlük hayatta sık sık kullandığımız goygoy yapmak, goygoyculuk ve goygoycu kelimelerinin kökeni oldukça eskiye dayanıyor. Günümüzün goygoycuları ise geçmişten çok farklı.