Dünyada insan ölümüne en çok yol açan nedenleri sıralayın desek, eminim benzer faktörler ön plana çıkacaktır; savaşlar, hastalıklar, susuzluk ve en çok da kıtlık. Peki ya şu an dünya nüfusun oldukça büyük bir kısmının obezite nedeniyle hayatını kaybettiğini ve bu nedenle hayatını kaybeden insan sayısının, açlıktan dolayı hayatını kaybeden insan sayısından tam 3 kat fazla olduğunu söylesek! Eminim şu an oldukça şaşırmışsınızdır. Günümüz dünyasının baş etmeye çalıştığı en büyük sorunlardan biri yanlış beslenme alışkanlıkları ve bu nedenle ortaya çıkan sağlık sorunları. Hangi beslenme şeklinin daha doğru olduğu, neyi fazla yemenin insan vücuduna daha fazla zarar verdiğinin araştırıldığı günümüzde bu soruları cevaplandırmak için oldukça farklı çalışmalar yürütülüyor. Hem tek yumurta ikizi olan, hem de doktor olan iki kardeş, Alexander ve Chris Van Tulleken bu konuyla ilgili sorulara cevaplar bulmak için oldukça farklı bir çalışmaya imza atan isimler arasında yer alıyor. İşte tek yumurta ikizlerinin tuhaf deneyi ve deneyin şaşırtan sonuçları.
Tek Yumurta İkizlerinin Tuhaf Deneyi
Alexander ve Chris Van Tulleken İngiltere doğumlu ve tek yumurta ikizi iki doktor. Gençlik dönemlerine kadar aynı şartlar altında beraber büyüyen kardeşlerin yolları Alexander’ın Amerika’ya taşınmasıyla ayrılıyor. İki kardeşin arasındaki fiziksel mesafenin artmasıyla birlikte aralarındaki benzerlikte azalmaya başlıyor. Bunun en temel sebebiyse Alexander’ın aldığı kilolar. İki kardeş de tıp eğitimleri sırasında zaman zaman kilo kaybı ve kazanımları yaşamışlar. Alexander 60 kilodan 110 kiloya kadar çıkarken, Chris genel olarak 80 kg civarında kalmış. Kiloyla birlikte aralarındaki benzerlik azalmaya başlarken, Alexander Chris’in şişman versiyonu olarak hayatına devam etmeye başlamış. Üstelik bu farkın oldukça hızlı bir şekilde oluşması kardeşlerin dikkatini çekmiş. Tıp okumalarına rağmen bu konuda detaylı bilgileri olmayan kardeşler, bu konu üzerine yoğunlaşmaya başlamışlar.
‘ Doktor olmamıza rağmen, ikimiz de kilo verme ve sağlıklı beslenme hakkında çok şey bilmiyorduk. Bu konular genelde tıp okulunun kenarında köşesinde kalıyor. Evet, biyokimyayı anladık, metabolizmayı biliyorduk ve kilolu olmanın sonuçlarından haberdardık. Ama hangi diyetin işe yarayacağını, neyi çok neyi az yememiz gerektiğini bilmiyorduk.’
Alexander eğitimini tamamlayıp, İngiltere’ye döndükten sonra hızlı bir şekilde kilo alıp vermeye devam etmiş. Bu da genç doktorların kafasındaki soru işaretlerini arttırmış. Üstelik kardeşlerin 30 yaşına gelene kadar kiloları ne kadar ideal ölçülerde olursa olsun bel ve karın bölgelerindeki yağlanmanın devam etmesi bu durumu daha anlaşılmaz bir hale getirmiş.
İşte tüm sorunlar, kardeşleri bir deneyin parçası haline getirmiş. Konu üzerindeki çalışmaları hızlandıran kardeşleri çalışmalar için en çok teşvik eden ise tek yumurta olmanın verdiği avantajlar olmuş.
‘Bizim gibi tek yumurta ikizleri, buna benzer deneyler için oldukça kullanışlı çünkü aynı genlere sahipiz. Bu da demek oluyor ki, vücudumuzdaki en ufak değişikliğe hemen hemen aynı şekilde karşılık veriyoruz. Yani olası bir değişiklik, genetik değil diyetle alakalı olacaktı.’
Karbonhidrat vs Yağ
Bir ay boyunca biri karbonhidrat, biri yağ tüketimini sıfıra indiren kardeşler, bunun vücutlarında yarattığı değişimi inceleme kararı almışlar. Bir ay boyunca bu iki maddeyi hayatından çıkaran kardeşlerin diğer besinler için kendilerine koydukları bir sınır bulunmuyor. Yani amaç yemek miktarını azaltmak değil, yağ ve karbonhidrat kullanımını neredeyse sıfıra indirerek bunun etkilerini gözlemlemek. Neredeyse sıfır diyoruz, çünkü Chris’in yağı tamamen diyetinden çıkarması mümkün değil. Bunun sebebi ise yağın yaşam için en gerekli besin maddesi olması. İkiz doktorlar bir yandan da aynı oranda egzersiz yaparak 1 aylarını geçiriyorlar.
Geçirdikleri bir ayın sonrasında ise iki kardeşinde oldukça memnuniyetsiz bir halde olduğunu söylemek mümkün. Alexander deneyimini şu sözlerler açıklıyor:
‘Size hemen söyleyeyim, iki diyet de çok kötüydü. Daha iyi olan teklifi kaptığımı düşünmüştüm çünkü et, balık, yumurta ve peynir yiyebiliyordum. Ama hayatımdan karbonhidratı kesmek, yemeklerin neşesinin gitmesi anlamına geliyordu. Tüm meyveleri ve sebzeleri, evet onlarda da karbonhidrat var, hayatımdan çıkartmak beni neredeyse delirtiyordu. Hiç bir zaman aç kalmadım ama. Kendimi yavaş ve yorgun hissediyordum ve nefesim çok kötüydü.’
Karbonhidratı hayatından çıkaran Alexander’ın durumu bu haldeyken, Chris’in durumunun çok parlak olduğunu söylemek ise mümkün değil. Alexander Chris’in durumunun ise kesinlikle daha iyi olmadığını vurguluyor.
‘Az yağlı diyetiyle Chris de çok iyi bir durumda değildi. Kendisini asla doymuş hissetmiyordu. Sürekli atıştırıyordu. Tüm yemeklerinin tadı kaçmıştı. Zeytinyağsız makarna bile sıkıcıydı.Bu diyetlerin iyi bir yanı da vardı. O da takip etmenin kolay olmasıydı. Çünkü tek bir kuralımız vardı. Ben karbonhidratsız diyetimle ay sonunda zayıflayacağımı ve sağlıklı olacağımı zannediyordum.’
Sonuç Şaşırtıcı
Bu acılı deneyim sonundaysa Alexander toplamda 4 kilo vererek, yağlı yiyeceklerden uzak duran kardeşi Chris’e göre daha çok kilo vermiş. Ancak ortaya çıkan tabloysa oldukça şaşırtıcı olmuş. Diyeti uyguladıkları 1 ay boyunca Alexander, kendisini hiç düşünmediği kadar enerjisiz ve kendi deyimiyle “kalın kafalı” hissettiğini ifade ediyor. Aynı şekilde yaptıkları egzersizler sırasında da Alexander daima kardeşinden daha düşük performans sergiliyor.
Yapılan kan ve hormon testleri de bu durumu destekliyor. Diyet yaptıkları ay boyunca düzenli olarak testler yapan kardeşlerden Chris’in kan ve diyabet riski testlerinde oldukça daha iyi olduğu ortaya çıkmış. Her ne kadar Alexander daha fazla kilo vermiş olsa da, bu onu daha sağlıklı bir birey haline getirmemiş. Diyeti boyunca ihtiyacı olan enerjinin büyük bir kısmını proteinden karşılamak zorunda kalan Alexander bu nedenle kas kaybı da yaşamış.
Bu deney sonrasında ikiz doktorların en büyük çıkarımı ise araştırmaya yanlış soruyu sormakla başladıkları olmuş.
‘Bulduğumuz en ilginç şeyse yanlış soruyu soruyor olduğumuzu öğrenmemizdi. ‘Hangisi bizim için kötü, şeker mi yağ mı?’ diye sormak yerine ‘Hangi yiyecek bize çok kilo aldırıyor ve neden?’ olmalıydı.Yapacağımız herhangi bir diyet, hayatınızın sonuna kadar sürdürebileceğiniz bir diyet olmalı. Diyet bittiğinde düşük karbonhidrata dayalı bir hayat süreceğimi düşünmüştüm ama bir ayın sonunda, karbonhidrat dolu bir yemek yiyince fark ettim ki onun verdiği enerji bana lazımdı. Bir ay boyunca hayatımın her alanında düşük performanslar göstermiştim.Diyet endüstrisi yağ-şeker ikilisi üzerine odaklanmış durumda çünkü ortada çok para var. Çiftçiler, yiyecek üreticileri, lobiciler, bilim adamları, diyet kitabı yazarları bir tarafı desteklemek zorunda. Güzel haber şu ki, siz birini seçip desteklemek zorunda değilsiniz.’
İkiz kardeşlerin kendi deneyimlerinden yola çıkarak imza attıkları bu çalışmanın beslenme ve diyet kavramlarına yeni bir bakış açısı kazandırdığını söylemek mümkün.