Netflix belgeselleri, son yıllarda başımıza gelen en güzel şey olabilir. Hem Netflix Originals hem de Netflix’in arşivine kattığı bağımsız belgesellerde dünyanın dört bir yanından ilginç hikayeler enfes bir sinematografi ve anlatımla sunuluyor. Belgesel izlemeyi sıkıcı bulan kişilere bile “Ben hep belgesel izlerim, caz dinlerim.” dedirtecek kıvamda çalışmalar yani… 🙂
Gelin şimdi mutlaka izlemeniz gereken bazı Netflix belgesellerine bakalım. Size de bir zahmet Netflix hesabı açıp bu çalışmaları izlemek kalır…
Peter and the Farm (2016)
Başlangıçta ağarmış sakalları dışında hiçbir ilgi çekici özelliği yokmuş gibi görünen Peter Dunning adındaki bir çiftçinin hikayesini anlatan bu belgeseli izlemeye başlayınca aslında hikayenin o kadar sıradan olmadığını göreceksiniz. Yalnızlıktan ruhunda derin yaralar oluşan, ailesiyle bağları kopuk, gençlik yıllarındaki hippi idealizmi tuz buz olmuş Vermontlu bir çiftçi olan Peter Dunning, hayatını etkileyici sesi ve etkileyici sözlerle anlatıyor. Yürek burkabilecek cinsten sıkı bir belgesel Peter and the Farm.
Five Came Back (2017)
1941’deki Pearl Harbor saldırısından sonra ABD 2. Dünya Savaşı’na girdi. Hollywood da bu savaştan geri durmadı. Vatanseverlikle coşan yönetmenler, bir gecede askere alındılar ve kameralarını da cepheye götürdüler. Yönetmenliğini Laurent Bouzereau’nun yaptığı bu belgesel 2. Dünya Savaşı sırasındaki yönetmen askerlerin ya da asker yönetmenlerin hikayesini anlatan propaganda konusunda önemli bir çalışma.
Tig (2015)
Netflix Originals yapımı olan bu belgeselde kanser teşhisi konan bir komedyenin bu meseleyi sahneye taşımasına ve kanser ile eğlenmesine şahit oluyoruz. Stand-up’çı Tig Notaro iki kez meme kanseri ameliyatı olduktan sonra bile yılmadan, usanmadan turneye çıkıyor ve kanserle mücadelede mizahın önemini vurguluyor. İlginç bir belgesel…
Elizabeth at 90: A Family Tribute (2016)
İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in 90. doğum gününe özel olarak kraliyet ailesine mensup kişilerle yapılan röportajlar ve kişisel videoların bulunduğu bu belgesel, İngiliz kraliyet ailesine dair çok özel görüntüler içermesi bakımından büyük öneme sahip.
All This Mayhem (2014)
All This Mayhem, başarının karanlık yüzüne dair güçlü bir belgesel. Avustralyalı kaykaycı Pappas biraderlerin kaykay dünyasında bir anda zirveye çıkmaları ve o zirveden yine aynı hızla düşmelerini konu alan belgeselde iki kardeşin o dönem yaşadıkları olaylar arşiv görüntüleri ve röportajlarla anlatılıyor. Kaykay ile alakanız olmasa bile “başarı” teması etrafında bir şey izlemek istiyorsanız All This Mayhem çok iyi bir alternatif olabilir.
Audrie and Daisy (2016)
Sosyal medya çağında siber zorbalık ciddi bir mesele haline geldi. Bu belgeselde de Audrie ve Daisy adında iki öğrencinin sınıflarındaki erkek öğrenciler tarafından siber zorbalığa maruz kalış hikayeleri ve yaşadıkları olaylar anlatılıyor. Özellikle halkın bu olaylara karşı bakışı ve daha genel anlamda sanal zorbalık, tecavüz, taciz gibi olaylara yönelik kamuoyu düşünceleri ise belgeselin sac ayaklarını oluşturuyor.
Konu hakkında daha fazla bilgi için “Tüm Yönleriyle Siber Zorbalık: Nedir? Sonuçları Nelerdir? Nasıl Önlenir?” yazımızı ziyaret edebilirsiniz.
How to Survive a Plague (2012)
New York valisi Ed Koch, hayatını kaybettikten sonra, New Yorklular valinin şehirdeki AIDS krizine karşı tepkisiz kalmasını eleştirdiler. David France’ın bu belgeselinde AIDS hastalığının ilk çıktığı günler mercek altına alınıyor. Halkın o dönem AIDS hastalığını eşcinsel olmanın cezası olarak görmesi ise ayrı bir trajedi adeta. Bu belgeselin 2012 yılında en iyi belgesel dalında Oscar’a aday olduğunu belirtelim.
Trader (2018)
Dilimize “Satıcının Yolculuğu” olarak çevrilen Gürcistan yapımı bu belgeselde, Anadolu’da da “çerçi” olarak bilinen ve minibüsüyle köyleri gezerek çeşitli ürünler satan bir satıcının hikayesi anlatılıyor. Gürcistan kırsalını, köylülerin alışverişte para yerine patates kullanmalarını ve daha pek çok ilginç detayı gösteren 24 dakikalık bu enfes belgesel, kısa bir şeyler izlemek isteyenleri ziyadesiyle memnun edebilecek düzeyde.
The Queen of Versailles (2012)
Jackie ve David Siegel çiftinin ev inşa etmelerini konu alan bu belgesel aslında bir ilki belgeliyor. Zira bu evin ABD’de bir aile için inşa edilen en pahalı ev olma özelliği belgeselin en yanıcı alıcı noktasını teşkil ediyor diyebiliriz. Zaman zaman reality şova, zaman zamansa kapitalizm eleştirisine dönen bu belgesel, apayrı bir dünyaya yolculuk etmek isteyenlere tavsiyemizdir.
Print the Legend (2014)
Netflix Originals serisinde yer alan bu belgeselde ise 3D printing teknolojisini geliştiren insanların hikayeleri ve 3D printing teknolojisinin “Amerikan Rüyası”na dönük halleri anlatılıyor. Yine 3D printing’in teknik özelliklerinden ziyade bu teknolojinin gündelik hayatımıza nasıl katkı sağlayabileceğine de belgeselde yer veriliyor. Kaliteli bir teknoloji belgeseli izlemek isteyenlere tavsiye edilir.
BELGESEL KONULU DİĞER İÇERİKLERİMİZ